İslâm dininin misyonu "Allah"tan başka ilâh yoktur." şiarında özetlenmiştir; İslâm dininin ruhudur, bu şiar. Aynı zamanda İslâm ağacının gelişmesi, ürün vermesi ve terütaze kalması bu şiar sayesin gerçekleşmiştir.
İslâm dini bir ağaca benzer, ideolojisi de tohum veya köküne. Bu ağacın sağlam olması ve meyve vermesi, onun tohum veya kökünün sağlıklı olmasıyla bağlantılıdır.
"Allah"tan başka ilâh yoktur." şiarının da yansıttığı gibi İslâmî ideolojinin alt yapısının ne kadar dayanıklı ve çelik yapılı olduğunu görmekteyiz.
Mutluluk ve İman Arasındaki Bağlılık
Beşerî isteklerin tümü madde kökenli olsaydı ve insanoğlu, ruhunun derinliklerinde madde ötesine ihtiyaç duymasaydı, her yönlü saadet maddiyatla elde edilebilecekti.
Lâkin biliyor ve görüyoruz ki insan, ruhunun diliyle teknik, sanat ve maddiyatın derinliklerinden haykırmaktadır: Maddî imkânlar arttıkça ruhun susuzluğu da artmakta ve toplumun manevî ihtiyaçlarının ateşi de daha bir yükselmekte. Toplumun isyan ve düzensizliklerinde bunu çok net olarak görmek mümkündür. Yirminci yüz yılın başlamasıyla birlikte gelişmiş toplumlara egemen olan kayıtsızlık ve ruhsal bunalımın özellikle de genç nesillerde kontrol edilemeyişi bunun kanıtıdır.
Rus psikolog ve sosyolog Sorokin"in bu bağlamdaki analizi şöyledir: "İnsan, maddî gelişim kültüründe sadece canlı bir organizmadır ve asla değerlerin, mutlak iyiliğin, güzelliğin ve bilgeliğin mesaj taşıyıcısı değildir. Bu kültürde insanın manevî olgunluğa ulaşması ve ruhsal ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için herhangi bir yol göz önünde bulundurulmamıştır."
İnsanın yüce ruhu, dağların tepelerinde uçan kartallar gibi, insanlık doruğunda uçmadıkça ve erdemler çeşmesinden kana kana içmedikçe azgınlık ve taşkınlıktan vazgeçmeyecektir. Bunca fitneler ve zevk düşkünlüğü, kontrolden çıkmış birtakım içgüdülerin dalgalarıdır ve kurtuluş sahiline ayak basmadıkça da sakinleşmeyecek, huzur bulmayacaktır. Kurtuluş sahili ise sınırsız bir kudrete, sonsuz ilme ve mutlak kemale iman etmek ve de uyduruk ilâhlardan beri olmaktır. Ancak böyle bir kudreti anmak ve sadakatle iman etmekle kalpler huzur bulacaktır.
Kur"ân-ı Kerim bu hakikati çok kısa bir cümle ile açıklamıştır:
"Bilmiş olun ki, kalpler ancak Allah"ı anmakla huzur bulur."[1]
Kalplerin huzur bulması ancak Allah"ı anmakla gerçekleşebilir. İnsanın içgüdülerini dengeleyecek ve mutluluk yoluna kılavuzlayacak etken de ancak Allah"a inanmaktır. İslâm dini, insanın değerini bu kıstas ile değerlendirir ve bunu şöyle dile getirmiştir:
"Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız, O"ndan en çok korkanınızdır."[2]
İslâm dininin amacı, insana daha üstün ve yüce ufukları göstermek, onu çirkin maddiyat ve şehvetler çöplüğünden kurtarmak, kalıcı manevî lezzetleri ona tanıtmak ve onun maddiyatın geçitlerinde zorlanarak yürümek yerine gerçek mutluluğu yolunda adım atmasını sağlamaktır.
"Ey inananlar! Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Resulüne uyun..."[3]
İnsanın ölü ruhu ve uyuşmuş kabiliyetleri İslâm öğretileriyle dirilir, büyür, gelişir. İşte bu hayat İslâm"ın kanunları sayesinde ve hedefleri doğrultusunda bir değer kazanır.
---------------------------------------------------------------
1- Ra"d, 28
2- Hucurât, 13
3- Enfâl, 24