Peygamber size neyi verirse alın onu ve neden vazgeçmenizi emrederse vazgeçin ondan”[1]
“Biz sana zikri (Kur’an-ı) gönderdik; İnsanlara nazil olanı onlara beyan edesin”[2]
Peygamberin görevi Kur’an-ı Kerimi beyan etme ve açıklama olduğu için ilahi emir ve iradenin dışına çıkmamalıdır. Aksine bu beyan ve açıklamanın hiçbir faydası olmayacaktır.
4- “Yemin olsun sizin için Allah’ı ve ahiret gününü arzu edenler ve Allah’ı çok ananlar için Allah’ın Peygamberinde pek güzel bir örnek vardır.”[3] sözde ve fiilde Peygambere uymak ve insanın onu kendisine olgu kabüllenmesi risaletin eserlerindendir. Aksine risaletin hedefi tamamlanmış olmaz.
5-
“O (Peygamber) hevadan söylemiyor. Söylediği her şey bildirilen vahiyden başka birşey değildir.”[4]
Bu ayeti kerimeye binaen Peygamber efendimizin sözlerinin tamamı daveti dahilinde genel olarak Allahu Tealanın vahyidir. Bu yüzden mutlak olarak ona tabi olmak gerekir.
6-
“Peygamberlerin aldıkları risaletleri tamamı ile tebliğ ettiklerini meydana çıkarsın diye O, Peygamberlerin yanındaki ilmi kuşatmış ve her şeyi sayıyla sıralamıştır.”[5]
Bu ayetin mefhumu şöyledir; Vahiy Peygambere nazil olduğu andan, Peygamber vasıtası ile tebliğ olunana kadar Allahu Teala onun (vahyin) koruyucusudur.
Bu ayet vahyi alışda ve tebliğ edişdeki ismetin ispatını sağlar. Ve aynı şekilde vahye amel edişdeki ismeti de ispat etmektedir. Zira her Peygamberin fiili onun sözü gibi tebliğdir. Eğer Peygamber günah işlerse amliyle sözünün dolayısıyla vahyin zıddına amel etmiş olur ve hakikatte batıla tebliğ yapmış olur. Netice olarakda, hakka tebliğde yanlışlığa düşmüş olur. Oysa Kur’an’ı Kerim Peygamberin vahyi tebliğde masum olduğunu buyuruyor. Neticede bu açıklama ile Peygamberin amelde de masumluğu ispatlanmış olur.
7-
“Peygamberler Allah’ın hidayet ettiği kişilerdir ve insanların öncüsü olmalıdırlar.”[6] Başka bir ayette şöyle buyuruyor; “Allah kimi hidayet ederse artık onun için bir zelalet edici olmaz.”[7]
Bu ayetlerden şunlar anlaşılmaktadır.
a) Allah Peygamberler için hidayeti sabit kılmıştır.
b) Her çeşit zelaleti ve sapmayı onlardan nehyetmiştir.
c) Her günah zelalettir. Zira Allahu Teala şöyle buyuruyor; “Şeytan sizlerden çoğunu yoldan çıkarmıştır”[8] Öyleyse her günah şeytandandır ve şeytanda Peygamberlere yaklaşmaz. Neticede Allah her çeşit günahı hem vahyi alışta hem tebliğ edişte hemde vahye amel edişte onlardan nehyetmiştir.
8-
“Kimi rahmet müjdecisi kimi azap habercisi Peygamberler gönderdik ki bu Peygamberlerden sonra insanların Allah’a karşı bahaneleri kalmasın”[9]
Bu ayetten anlaşılan şudur: Nübüvvet ve risaletin felsefesi Allah’ı hüccetini insanlara tamam etmek ve bahane yollarını kapamaktır. Bu felsefede ancak Peygamberlerin sözde ve amelde masum olmaları ve günah işlememeleri ile sağlanır. Eğer Peygamber amelde günah ve yanlışlık yaparsa insanlar ona uyar ve günah için bir bahane bulmuş olurlar. Ve günah için ellerinde bir gerekçe olur. Böyle oluncada bu fiil risaletin hedefi ile çelişecek ve risaletin felsefesi sağlanamayacaktır. Çelişkide Allahu Teala da muhal olduğu için neticede Peygamberin günah işlemeside muhal olacaktır.
9-
Peygamberler Kur’anı Kerimde muhlis olarak tanımlanmışlardır. Allahu Teala Kur’anı Kerimde şöyle buyuruyor; “ izzetine yemin olsun ki, muhlis kulların dışında onların hepsini yoldan çıkaracağım.”[10]
Şeytanın ihlaslı insanlarda (Peygamberlerde) günah planı olmayışı Peygamberlerdeki ismet sıfatından kaynaklanmaktadır. Aksi taktirde şeytan onlarada yaklaşmak isterdi. İşte bunun için muhlis kelimesi masum kelimesi ile eşittir.
Konumuzun bu bölümünde ki akışında ise Kur’an-ı delillere ek olarak iki tane hadisi nakletmekle yetiniyoruz.
1- Emir-ül Müminin Hz. İmam Ali (a.s) kısa ama bir dünya anlam ifade eden bir hadisinde şöyle buyuruyor: “Hikmet ve ilim ismet ile birbirine yakındır.”[11]
2- Hz. İmam Cafer-i Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: “Masum Allah’dan yardım alarak tüm günahlardan korunandır. Allah(c.c) şöyle buyuruyor: Kim Allah’a bağlanırsa kesinlikle doğru yola iletilmiştir.”[12]
İbni Ebi Ümeyr Hişam b. Hikem’den şöyle naklediyor: Hişam ile arkadaşlığım boyunca ondan ismet hakında söylediği sözlerden daha güzel söz duymadım. Bir gün ona, İmam masum mudur? Diye sordum. Oda evet dedi. İsmet sıfatının nasıl olduğunu ve nasıl tanınabileceğini sordum. Bana cevaben şöyle söyledi: “Tüm günahlar dört şeyden kaynaklanır, Hırs, Öfke, Kıskançlık ve Şehvet. Bu dört sıfat imamda olmadığı için günah işlemez. Daha sonra şöyle devam etti, İmamın dünya malına karşı hırslı olması mümkün değildir. Zira tüm dünya onların elindedir. O Müslümanların önderidir. İmam neye karşı hırslı olsun ki, (bir şeye sahip olmayan hırslı olur.) Kıskanç da olamaz. Zira insan kendisinden yüksek birisine kıskançlık duyar. Ama İmam her şeyden ve herkesten daha yücedir. Peki nasıl olurda kendisinden aşağı olan birisine karşı kıskançlık duyabilir? Onun dünya işleri ile ilgili bir şeye öfkelenmesi mümkün değildir. O sadece Allah için ve onun rızası için öfkelenir. Onun kendi şehvetine uymasını beklemek oldukça yanlıştır. Zira onun gözünde ahiret önemlidir. O ahirete bizim dünyaya baktığımız gibi bakar. Acaba bir güzeli çirkin birisi için terkeden birisini gördünüz mü? Devamlı ve kalıcı nimeti geçici dünya nimetlerine değişen birisini gördünüz mü?[13] İsmetin akli ve nakli delillerinden sadece bukadarına değinmekle yetiniyoruz. Bu konuda daha fazla bilgi edinmek isteyenler ilgili kitaplara, özelliklede “El- Mizan fi Tefsir-il Kur’an” tefsirinin birinci cildine müracaat edebilirler.
-------------------------------------------------------
[1] -Haşr suresi, 7
[2] -Nehl suresi,44
[3] -Ahzab suresi, 20
[4] -Necm suresi, 3-4
[5] -Cin suresi, 28
[6] -En’am suresi, 9
[7] -Zümer suresi, 37
[8] -Yasin suresi, 62
[9] -Nisa suresi, 165
[10] -Sad suresi, 82-83
[11] -Gurer-ul Hikem
[12] -Bihar-ul Envar, c.25, s. 194, h.6- Al-i İmran, 101
[13] - Bihar-ul Envar, c. 25, s. 192