Namaz ahlakı güzelleştiren keşfedilmeyi bekleyen bir hazinedir. Namaz hazinesini keşfetmeye başladıkça, onun ahlakı nasıl güzelleştirdiğini anlamaya başlarız. “Sabır ve namazla Allah’tan yardım dilemeye” namazla alışan bir kişi, her namazında “Yalnız sana ibadet eder yalnız senden yardım dileriz” diyerek sabır ahlakını gönlüne hapseder. Sabırla hayatın zorluklarına karşı metanet, azim ve dirayetle yaklaşır.
Her namazında “O hesap gününün sahibidir” ayetini hisseden bir kul, yapacağı her iyiliğin ve kötülüğün hesabını vereceği bilinci içerisinde Allah’a ve insanlara karşı vicdanlı olmaya çalışır. Hatalarını tekrar etmeme yeteneğini kazanan insan, Allah’a ve insanlara karşı sorumluluğunun da bilincindedir. Hatalarına ve isyanlarına rağmen kendisini huzuruna namazla davet eden Rabbi’nin hoşgörüsünü gören bir kul, namaz sayesinde hoşgörüyü öğrenir.
Her namazda “Rabbim beni, annemi-babamı ve bütün inananları hesap gününde bağışla” duasıyla Rabbi’nin kendisini bağışladığını hisseden bir insan, engin bir hoşgörüyle insanları bağışlamayı tecrübe edebilir. Rabbimiz “namaz kılan kimselerin emanetlerine riayet edeceklerini, şahitlikte dürüst olacaklarını” vurgular. Namaz hazinesini keşfeden bir insan, “Rabbimiz bizi doğru yola hidayet et” diyerek emanete riayette, şahitlikte ve hayatın her aşamasında dürüst olmaya çalışır.
Rukû’da “yüce olan Rabbimi kullara ait bütün eksik sıfatlardan uzak tutarım” diyerek Rabbi’ne karşı saygı içerisinde eğilen kul, insanlarla ilişkilerinde de mütevazi davranmaya çalışabilecektir. Secdede Rabbi’ne olan tevazuun zirvesini hisseden bir kul, insanlara tevazuda da zirveyi yakalayabilir. Rabbimiz “namaz kılan bireylerin iffetlerini koruduklarını” ifade eder.
Akla ve sağduyuya aykırı her fiilden “bizi doğru yola hidayet et” diyerek uzaklaşmaya çalışan namaz kılan bir kişi, böylece sosyal ve ahlaki değerleri koruma hassasiyeti kazanır. Namaz kılan insanların namaza devamlarının akabinde en önemli özelliklerinden ikincisi, “mallarında dilenen ve dilenmekten utanan fakir insanlar için hak olduğuna” inanmalarıdır.
Namaz esnasında Rabbi ile her şeyi paylaşan, “bize dünyada da iyilik ver ahirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından koru” diye duada bulunan insan, bütün insanlık ailesiyle sevgisini, ilgisini, bilgisini ve malını paylaşabilir.
Namaz hayat ve disiplin programı olarak vakti ve hayatı düzenler. Bu gerçeği Rabbimiz “şüphesiz ki namaz, inananlar üzerine vakitli olarak farz kılınmıştır” ayetiyle belirtmiştir. Namazla zamanını ve çalışmasını programlayan kişi, Rabbiyle beraber olmanın hazzını yaşar.
Namazda “şükür alemlerin Rabbi Allah içindir” diyerek namaz kılan insan, Rabbine her nefesi için şükrünü haykırır. Namaz esnasında “Rabbi’nden başka ibadet edilecek ve dostluğuna başvurulacak hiçbir kaynağın olmadığını” keşfeden insan, tevbeyle Rabbine yönelme isteği duyabilir.