1- Her Şeyden Önce Kıyamın Hedeflerini Açıkça Ortaya Koymak:
Dünyadaki beşeri inkılabların çoğunda rehber daima insanları kendine cezbetmek için cazib şeyler söyler, yalancı ve saptırıcı propagandalardan istifade eder, halkı kandırmaya çalışır, hakiki hedeflerini saklar, inkılabı tehdid eden zorluk ve tehlikeleri gizlemeye çalışır.
Ama İmam Hüseyin (a.s) bunlardan hiç birini yapmadı. Hiç kimseyi kandırmadı. Belki daha işin başındayken hedefini, bu yolda şehid olabileceklerini, feda olmaları gerektiğini ve bu yolda kendilerini bekleyen tüm tehlikeleri bir bir açıkladı.
Mekke'den çıkmak isterken irad ettiği bir hutbesinde şöyle buyurdu:
"Hamd Allah'a mahsustur. O, ne isterse olur. Güç ve kudret sadece O'ndandır. Allah'ın rahmeti Resulüne olsun. Gerdanlık kızların boyununu çizdiği (onda eser bıraktığı) gibi ölüm de insanoğlunun üzerine yazılıp çizilmiştir. Yakup, Yusuf'u görmeyi arzu ettiği gibi ben de atalarımı görmeyi arzu ediyorum. Bana, varacağım bir katligah tayin edilmiştir. Öyle ki, o ıssız çöllerin yırtıcı kurt ve hayvanlarının (Kûfe ordusunun) Nevavis ve Kerbela arasındaki bir yerde benim uzuvlarımı parçaladıklarını görüyorum. Allah'ın kaza kalemiyle yazılmış olan böyle bir günden kurtuluş yoktur. Allah'ın razı olduğu şeye biz Ehl-i Beyt de razıyız. O'nun bela ve imtihanı karşısında sabır ve istikamet gösteririz; o sabredenlerin sevabını bize (tamamıyla) verecektir. Resulullah'ın (s.a.a) bedeninin parçası olan evlatları ondan hiç bir zaman ayrı düşmüyeceklerdir. Cennette de onun yanında olacaklardır. Çünkü onlar Peygamber'in (s.a.a) hoşnutluğu ve gözünün aydınlığına vesile olup vadesi de (ilahi hükümetin istikrârı da) onların vasıtasıyla tahakkuk bulacaktır. Bizim uğrumuzda canından geçen ve Allah'a ulaşmak yolunda kendisini fedâ etmeye hazır olan kimse, bizimle birlikte hareket etmelidir. Çünkü ben yarın sabah erkenden hareket edeceğim inşaallah."[1]
2- Düşmana Acımak
Dünyadaki inkılabların genelinde, inkılab heyecanı ortamında insani yönler hep unutulur ve acıma, merhamet vb. şeylerden gaflet edilir. Hedeflere ulaşmak için en kötü cinayetler bile işlenir.
Ama imam Hüseyin (a.s) böyle yapmadı. O, düşmanlara bile rahmet, merhamet, kerem ve mürüvvet ile davranırdı.
Tarihin de şahit olduğu üzere İmam Hüseyin (a.s) gençlere yol esnasında[2] yanlarına çok miktarda su almalarını emretti; onlar da İmam Hüseyin'in dediğini yaptılar. Yol esnasında Kufe valisi İbn-i Ziyad'ın İmam Hüseyin ve ashabını muhasara etmek için gönderdiği bin kişilik bir birliğin komutanı olan Hür b. Yezid-ir Riyahi ile karşılaştılar. Çölde kaybolmuş, susuz kalmış, ölüm tehlikesiyle karşı karşıya kalmışlardı. Bunu gören İmam Hüseyin (a.s) ordusundaki gençlere şöyle dedi:
"Bu kavme su verin ve onları suya kandırın. Onların atlarına da kanasıya su verin."
Onlar da İmam Hüseyin'in (a.s) buyurduğunu yerine getirdiler. Onlara kanasıya su verdiler. Büyük kapları suyla doldurup atların önüne bırakıyorlardı. At üç, dört veya beş defa içince o kabı önünden alıyor diğer atların önüne koyuyorlardı. Böylece atların tümüne kanasıya su verdiler. Hakeza imam Hüseyin (a.s) öğle sıcağında düşmanın susuz kalan komutanına ve onun atına da su verdi. Hatta İmam Hüseyin (a.s) bazılarına da bizzat kendisi su verdi. Zira O çok merhametli ve kerem sahibi [3] biriydi. Halbuki İmam onları susuz bırakabilir, onlarla savaşabilir ve böylece onları yok edebilirdi. Böylece de onların şerrinden kurtulmuş olurdu.
[1]- El-Vuhuf, Seyyid b. Tavus, (H. 1369 Menşurat-il Matbaat-il Haydariye, Necef-ul Eşref baskısı) Hakeza "Musir-ul Ehzan, İbn-i Numa, s.20, (Matbaat-ul Haydariye-Necef-ul Eşref baskısı)
[1]- Aeraf adİnda sulak bir yerde.
[3]- Tarih-üt Taberi, c.4, s.300-302; El-İrşad, şeyh Mufid, s.224 (Mektebet-u Basireti; Kum baskısı)