Turkish
Sunday 24th of November 2024
0
نفر 0

Hz. Zeyneb’in Vefat Yıldönümü Münasebetiyle

Hz. Zeyneb’in Vefat Yıldönümü Münasebetiyle

Hz. Zeynep (Arapça: حضرت زینب; Zaynab bint Ali), İmam Ali ve Hz. Fatıma’nın kızıdır. Hicretin beşinde veya altısında Medine’de dünyaya gelmiştir. Kendisi İmam Hüseyin ile birlikte Kerbela’da yer almıştır. Kerbela savaşı sonrasında Muharrem’in onunda (Aşura günü) bir grup Ehlibeyt ile birlikte esir düşmüş ve Kufe’ye oradan da Şam’a götürülmüştür. Esareti boyunca öteki esirleri koruyup kollamasının yanı sıra insanları irşat edici aydınlatıcı hutbeler de okumuştur. Hz. Zeyneb-i Kübra (s.a) şecaat, fesahat ve belagati ile örnek gösterilir bir kişilik ile Kerbela kıyamının kalıcı olmasına neden olmuştur. Tarihi kayıtlara göre hicretin 63’ünde Şam’da hayatını kaybetmiş ve orada defnedilmiştir.
Nesep, İsim, Lakap ve Künyeleri
Hz. Zeyneb’in (s.a) babası İmam Ali, annesi Hz. Fatıma’dır (s.a).[1]

İsmi

En meşhur ismi Zeynep’tir. Sözlükte güzel manzaralı ağaç[2] ve zeyn- eb, yani babasının süs ve ziyneti anlamına gelmektedir. Çeşitli rivayetlere göre, Hz. Zeyneb’in (s.a) ismini bizzat Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.a) koymuştur. Elbette efendimiz de Allah tarafından Hz. Ali ve Hz. Fatıma’nın çocukları için belirlediği ismi koymuştur.[3]

Hz. Zeyneb’in Hz. Hatice’ye Benzerlikleri

Hz. Resulü Kibriya Efendimiz (s.a.a) kundaktaki çocuğu kucağına alıp öptükten sonra şöyle buyurmuştur: Hazırda ve gaipte olan ümmetime tavsiye ediyorum ki bu kızı koruyup saygı göstersinler. Hakikaten bu kız Hatice Kübra (s.a) gibidir.[4]

Lakapları

Hz. Zeyneb’in (s.a) çok sayıda lakabı vardır. Örneğin: Beni Haşim’in Akilesi, Öğretmeni olmayan alime, arife, muassaka, Fazile, Kamile, Al-i Ali’nin Abidesi, Masume Suğra, Eminetullah, Naibetu’z Zehra, Naibetu’l Hüseyin, Akiletu’n Nisa, Şeriketu’ş Şüheda, Baliğe, Fasihe ve Şeriketu’l Hüseyin.[5]

Künyeleri

Künyeleri olarak Ümmü Gülsüm ve Ümmü’l Mesaib’i zikretmişlerdir.[6]

Doğumu ve Vefatı

Hz. Zeynep (s.a) hicretin beşinde veya altısında Cemaziyelahir ayının beşinde Medine’de gözlerini dünyaya açtı.[7] Hz. Zeynep (s.a) hicretin 63. Yılında Recep ayının birinde eşi Abdullah b. Cafer ile Şam’a yaptığı bir yolculukta vefat etmiş ve orada da defnedilmiştir. Bazıları Medine veya Mısır’da defnedildiğini söylemiştir.[8]

Çocukluk Dönemi

Hz. Zeynep (s.a) küçük yaşında iken babası İmam Ali’ye şöyle sorar:
Babacığım! Bizi seviyor musun?
İmam der ki: Nasıl sizi sevmeyeyim, sizler benim kalbimin meyvesisiniz.
Hz. Zeynep cevaben şöyle der: لایجتمع حبّان فی قلب مؤمن حب اللّه و حب الاولاد و ان کان ولابد فالحب لله تعالی و الشفقة للاولاد ; “İki sevgi müminin kalbinde aynı anda olmaz; hem Allah sevgisi ve hem de evlat sevgisi. Eğer kaçınılmaz olursa sevgi Allah Teâlâ’ya, şefkat ve merhamet ise evlada mahsustur.”[9]

İmam Hüseyin’e Olan İlgisi

Hz. Zeynep (s.a) küçüklüğünden itibaren Hz. İmam Hüseyin’e şiddetli ilgi duymaktaydı. Her ne zaman şehitlerin efendisini görmezse, tahammülsüzlük gösterir ve abisinin güzel cemalini görünce mutlu olurdu.[10] Beşikte ağladığında İmam Hüseyin’i (a.s) görmesi veya sesini duyması ile sakinleşirdi.[11]
Bu şaşırtıcı aşırı sevgiyi gören Hz. Zehra (s.a) bir gün konuyu babası Hz. Resulullah’a (s.a.a) açar. Peygamber efendimiz şöyle buyurur: “Ey gözlerimin nuru! Bu kız, Hüseyin ile birlikte Kerbela’ya gidecek ve abisinin dert ve musibetlerine ortak olacaktır.”[12]
Aşura günü Muhammed ve Avn adlı oğullarını alarak ağabeyi İmam Hüseyin’in yana giderek şöyle arz eder: “Ceddim Hz. İbrahim Halil (a.s) Allah katında kurbanlığı kabul etmiştir, sen de bu iki kurbanı benden taraf kabul et! Eğer kadınlara cihat caiz olsaydı, kesinlikle canımı canana feda ederdim.”[13]

Eş ve Çocukları

Abdullah b. Cafer’in hayâsı İmam Ali’nin (a.s) kızı ile evlenme konusunda bir girişimde bulunamamasına neden olmaktaydı. Sonunda bir kişi onun tarafından İmam Ali’nin yanına gider ve şöyle der: “Ey Müminlerin Emiri! Siz Allah Resulünün (s.a.a) Cafer’in evlatlarına karşı nasıl ilgi duyduğunu biliyorsunuz. Bir gün onlara bakarak şöyle demiştir: ‘Kızlarımız oğullarımız için ve oğullarımız kızlarımız içindir’, dolayısıyla kızınız Zeyneb’i (s.a) Abdullah b. Cafer’le evlendirmeniz münasip olacaktır. Ve mehrinin annesi Fatıma’nın (s.a) mehri miktarı olan dört yüz seksen dirhem olarak belirleyiniz.”
İmam evliliği onaylamış ve hicretin 17. Yılında evlilik gerçekleşmiştir. Kısa bir sürede İmamın duası sonucu büyük mal sahibi olmuş ve cömert ve bağışta bulunan diye ünlenmiştir.
Hz. Zeynep (s.a) Abdullah’la İmam Hüseyin’e olan şiddetli alakası yüzünden her gün onunla görüşme ve onunla sefere çıkma şartı kesmiş, Abdullah’da kabul etmiştir.
Bu evlilikten dört erkek (Ali, Avn, Abbas ve Muhammed) ve adı Ümmü Gülsüm olan bir kız çocuğu dünyaya gelmiştir.[14]


Faziletleri, Menkıbeleri ve Özellikleri

İlim

Hz. Zeyneb’in (s.a) Kufe’de Ubeydullah b. Ziyad ve aynı şekilde Yezid’in sarayındaki Kur’an ayetleriyle istidlal getirerek âlimce konuşma ve hutbelerinin her biri onun bilgi ve ilmini ortaya koymak açısından güzel kanıtlardır. Hz. Zeynep (s.a), babası Hz. Ali ve annesi Hz. Fatıma’dan hadisler nakletmiştir.[15] Buna ek olarak, babası Hz. Ali’nin (a.s) hilafeti döneminde Kufe kadınlarına ders ve Kur’an tefsiri dersleri koyması, yine onun bilgisini ortaya koymaktadır.[16]
Hz. Zeynep (s.a) rivayet ve hadisleri beyan makamında idi, Muhammed b. Amr, Ata b. Saib, Fatıma bintu’l Hüseyin ve başkaları Hz. Zeynep’tan hadisler nakletmiştir.[17] Hz. Zeynep (s.a) Masumlardan (a.s) Şiaların konumu, Al-i Muhammed sevgisi, Fedek olayı, komşular, Biset ve başka farklı konularda hadisler nakletmiştir.
Beni Haşim’in Akilesi olan Hz. Zeynep (s.a) hatta gelecekte yaşanacak olayların bilgisini bile değerli babasından öğrenmiştir.[18]

İbadet

Hz. Zeyneb-i Kübra (s.a) geceleri ibadetle geçirirdi. Yaşamı boyunca hiçbir zaman teheccüd (gece namazını) terk etmemiştir. İbadetlerle o kadar meşgul olurdu ki kendisine “Al-i Ali’nin abidesi” (ibadet edeni) diye lakap takmışlardı.[19] Gece ibadetlerini hatta Muharrem ayının onunda ve onbirinde bile terk etmemiştir. İmam Hüseyin’in (a.s) kızı Fatıma şöyle diyor:
Aşura gecesi, halam her an mihrapta ibadete duruyor, namaz kılıyor, dua ediyor ve gözlerinden yaşlar akıyordu.[20] Hz. Zeyneb’in (s.a) Allah’la olan irtibatı öyle bir boyutta idi ki Aşura günü İmam Hüseyin (a.s) kız kardeşine veda ederken şöyle buyurmuştur:
«یا اختی لا تنسینی فی نافلة اللیل » ; “Ey bacım! Beni gece namazlarında unutma.”[21]

Hicap ve İffeti

Hz. Zeyneb’in (s.a) hicap ve iffeti hakkında tarihte şöyle yazılmıştır: Zeynep (s.a) Resulullah’ın kabrinin yanındaki Mescid-i Nebi’ye gitmek istediğinde, Hz. Ali (a.s) gece gitmesini emretmiş ve Hasan ve Hüseyin’den (a.s) kardeşleriyle birlikte gitmelerini istemiştir. Önde İmam Hasan (a.s), ortada Hz. Zeynep (s.a) ve arkasında da İmam Hüseyin (a.s) hareket etmekteydiler. Onlar, Muttakilerin Mevla’sı Hz. Ali’den aldıkları emir gereği Hz. Zeyneb’i bir namahrem görür diye hatta Hz. Resulü Kibriya’nın (s.a.a) kabri şeriflerinin üzerinde bile ışık yakmamaya memurlardı.[22] Yahya Mazeni şöyle diyor: Ben, Medine’de, uzun bir süre Hz. Ali’nin komşusu idim. Allah’a yemin ederim ki bu süre zarfında Hz. Zeyneb’i görmedim ve sesini duymadım.[23]

Sabır ve İstikamet

Hz. Zeynep (s.a) sabır ve istikamet vadisinin en öncülerdendi. Ağabeyi İmam Hüseyin’in (a.s) kanlı bedenini öylece yerde görünce, gökyüzüne doğru yüzünü çevirerek şöyle demiştir: “Allah’ım! Bu naçiz kurbanımızı ve senin yolunda öldürülmüş bu şehidi bizden (Peygamber Ailesinden) kabul buyur”[24] Araştırmacı yazarlardan birisi şöyle diyor: Zeyneb’in (s.a) lakaplarından birisi de “er-Raziye bi’l Kader ve’l Kaza”dır (Kaza ve Kadere razı olan). Bu kadıncağız, zorluk ve sıkıntılar karşısında ayakta durmuştur. Eğer ondan bir miktarı sağlam dağlara varit olmuş olsaydı, dağlar erir ve yok olurdu, ancak bu tek ve yalnız, garip ve kimsesiz mazlum, muhkem dağ gibi… her şeyin karşısında ayakta durmayı başarmıştır.[25] Hz. Zeynep (s.a) defalarca İmam Seccad’ın (a.s) canını kurtarmıştır; örneğin İbn Ziyad’ın meclisinde, İmam Seccad’ın ihticac ve delil getirmesinin ardından, İbn Ziyad, İmamın öldürülme emrini verir. Bu esnada Hz. Zeynep (s.a) elini kardeşinin oğlunun boynuna atar ve ‘ben hayatta olduğum sürece, onu öldürmenize müsaade etmeyeceğim’ diye buyurur.[26]

Fesahat ve Belagat

Hz. Zeynep (s.a) fesahat ve belagati baba ve annesinden irs olarak almıştır. Konuştuğu sırada, sanki babasının dilinden konuşurdu.[27] Kufe’de, Yezid’in meclisinde ve ayrıca Ubeydullah b. Ziyad’la yaptığı konuşmaları, babası İmam Ali’nin hutbeleri ve annesi Hz. Fatıma Zehra’nın (s.a) Fedekiye hutbesiyle birebir benzerlikler taşımaktadır.[28] Hz. Zeynep (s.a) Kufe’de o eşsiz fasih hutbesini okuduktan sonra, insanlar ellerini ağızlarına götürmüş ve şaşkın bir şekilde bir birlerinin yüzüne bakmışlardır. O esnadan yaşlı bir adam ağlar bir halde şöyle demiştir: Anam ve babam, yaşlıları en üstün yaşlılar, çocukları en üstün çocuklar, kadınları en üstün kadınlar, nesil ve soyları en yüce ve üstün olan bu aileye feda olsun.[29]

Hz. Zeynep Kerbela Faciasında

Aşura kıyamı, İmam Hüseyin’in (a.s) şehadeti ile sona amacına ulaşmamıştır, bilakis onun hidayet ve rehberliği Hz. Ali’nin kızı ve İmam Hüseyin’in kız kardeşi Hz. Zeynep (s.a) eliyle gerçekleşmiştir. Hz. Zeynep (s.a) kardeşi tarafından bu görevi üstlenmiştir. İmam Hüseyin (a.s) çeşitli vasiyetleri ile kız kardeşini bu işe hazırlamıştır.
Aşura ikindi vakti, İmam Hüseyin’in (a.s) yere düştüğünü ve düşmanların onu öldürmek için etrafını sardığını gören Hz. Zeynep çadırdan dışarı çıkmış ve Saad b. Vakkas’ın oğlu Ömer b. Saad’a hitaben şöyle demiştir:
«یابن سَعد! اَیقتَلُ اَبُو عبداللّه وَ انتَ تَنظُرُ اِلَیهِ؟» “Ey Sa’d’ın oğlu! Ebu Abdullah (Hüseyin) öldürülecek ve sen öylece seyirci mi kalacaksın?!”[30]
Saad oğlunun itina etmediğini ve bir cevap vermediğini gören Hz. Zeynep şöyle feryat etmiştir:
« وا اخاه! واسیداه! وا اهل بیتاه! لیت السماء انطبقت علی الارض و لیت الجبال تدكدكت علی السهل» “Vay kardeşim, vay efendim, vay ehlibeytim! Keşke gökyüzü yerde parçalansaydı! Keşke dağlar paramparça olup yere serilseydi!”[31]
Hz. Zeynep (s.a), bu cümleleri ile kıyamın ikinci aşamasını başlatıyordu. Hz. Zeynep (s.a) kendisini kardeşine ulaştırdı, göğe bakarak şöyle buyurdu: “Allah’ım! Bu kurbanı bizden kabul buyur.”[32] Hz. Zeynep (s.a) daha sonra şehitleri acıklı ağıtlarla, gözyaşı dökerek anmış ve geride kalan yetimlerin bakımını üstlenerek gece namazı ve Allah’a yakarışla sabah etmiştir.

Hz. Zeyneb’in Kardeşinin Katiline Karşı Davranışı

Hz. Zeynep (s.a), İmam Hüseyin’in (a.s) naaşının yanında, Medine’ye doğru dönerek durmuş ve kalpleri parçalayan şu şekilde ağıtlar yakmıştır: « وا محمّداه! بَناتُكَ سَبایا وَ ذُرّیتُك مُقَتّله، تسفی علیهم رِیحُ الصّبا، و هذا حُسینٌ مجزوزُ الَّرأسِ مِنَ القَفا، مَسلُوبُ العمامِةِ و الرِّداء»

"Ey Muhammed (s.a.a)! Bu Hüseyin'dir (a.s); kanına boyanmış ve doğram doğram doğranmış! Bunlar da senin kızlarındır; esir edilmiş. Bu zulümleri Allah'a, Muhammed Mustafa'ya (s.a.a), Ali Murtaza'ya (a.s), Fatımat'üz-Zehra'ya (a.s) ve şehitler Efendisi Hamza'ya şikâyet ediyorum. Ey Muhammed! Bu senin Hüseyin'indir; Kerbela'da üryan bırakılmış ve seher yeli toprak serpiyor üzerine. Bu senin Hüseyin'indir; zinazâdelerin zulmüyle öldürülmüş. Aman bu hüzünden, aman bu beladan! Bu gün ceddim Resulullah'ın (s.a.a) dünyadan göçtüğü gündür. Ey Muhammed'in (s.a.a) yarenleri, bu esir götürülenler sizin Peygamberinizin (s.a.a) evlatlarıdır!"

Ey Muhammed! Kızların esir edildi ve oğulların öldürüldü. Seher yeli o bedenlerin üzerine toprak savurmaktadır şimdi. Bu senin Hüseyin'indir; başı boynundan arkadan kesilmiş, sarık ve hırkası yağmalanmış. Babam feda olsun ona ki, ordusu pazartesi katledildi ve yağmalandı.[33]
Babam feda olsun ona ki, çadırları yakıldı/yıkıldı. Babam feda olsun ona ki, gittiği yolculuktan dönmeyecek ve yaralarına merhem konmayacak.[34]
Hz. Zeyneb’in (s.a) nale ve figanları dost ve düşmanları etkisi altına almış ve herkesi gözyaşlarına boğmuştu.[35]


Hz. Zeynep Kufe’de

Aşura sonrası, esirleri Kufe’ye götürmüşler ve orada canları yakıcı bir şekilde esirleri dolaştırmışlardır. Kufe’ye girer girmez Hz. Zeynep (s.a) oradakilere bir konuşma yapmış ve herkesi etkisi altına almıştır.
Buşr b. Huzeym Esedi, Hz. Zeyneb’in konuşması hakkında şöyle diyor:
Ben bu gün, Ali’nin (a.s) kızına iyice baktım. Allah’a andolsun ki Zeynep gibi konuşma sanatında usta birisini görmedim. Sanki Müminlerin Emiri Hz. Ali’nin dilinden konuşma yapıyordu. İnsanlara çağrıda bulunarak sessiz olun! diye çıkıştığında, bu sözüyle yalnızca o kalabalık cemaat sessiz kalmamış, hatta develerin boyunlarındaki zil sesleri bile sessiz kalmıştı.[36] Hz. Zeynep konuşmasını bitirince, Kufe’de şiddetli bir heyecan yaşandı ve halkın ruhsal durumu değişti. Rivayeti nakleden şöyle diyor: Hz. Ali’nin kızının konuşması bitince, Kufe halkı şaşkınlık içinde elini ağızlarına götürüyorlardı.
Konuşma sonunda, hükümete karşı isyan ve halkın kıyamı sezinlendi. Bundan dolayı, askeri gücün komutanı halkın devlete karşı isyanını önlemek için Peygamber Ailesine mensup esirleri Ubeydullah b. Ziyad’ın hükümet merkezi olan darulimareye gönderdi.[37] Hz. Zeynep (s.a) esirlerle birlikte darulemareye girdi ve orada Kufe’nin hâkimi Ubeydullah b. Ziyad’la tartışma ve münazaraya girişti.[38] Hz. Zeyneb’in (s.a) konuşmaları insanları derinden etkilemiş ve Emevi hanedanını rezil etmiştir. Daha sonra Ubeydullah, esirlerin zindana atılma emrini vermiştir. Hz. Zeynep (s.a) ve İmam Seccad’ın (a.s) konuşmaları ve ayrıca Ümmü Güslüm ve Fatıma bint Hüseyin’in (a.s) darulimare ve Kufe’de yaptığı konuşmalar ve ayrıca Abdullah b. Afif Ezdi ve Zeyd b. Erkam’ın itirazları sonucu Kufe halkı zalim hükümet güçlerine karşı kıyam ruhuna büründü. Çünkü Hz. Zeyneb’in (s.a) konuşmaları Iraklıları derinden sarsmış, pişman olmuş ve Peygamber ailesine yapılanların alçaklığını bertaraf etme düşüncesine kapılmışlardır. Sonunda bu konuşmalar ve hutbeler halka Emevi hükümetine karşı yeniden kıyam etme cüretini vermiş ve Muhtar’ın kıyamı gerçekleşmiştir.

Esirler Kervanı Şam’da

Kerbela faciasının ardından, Yezid b. Muaviye, Kufe valisi Ubeydullah b. Ziyad’dan Hz. Zeyneb’in (s.a) kervanını kesik başlarla birlikte Şam’a göndermesini istedi. Böylece İmam Hüseyin’in Ehlibeyti Şam yollarına düştü.[39] Esirler Şam’a girdiği dönemler Yezid’in hükümeti oldukça sağlamdı. Şam şehri yıllarca (Muaviye tarafından) Hz. Ali nefreti ile yaşatılmıştı. Yıllarca Ebu Sufyan ve oğlu Muaviye’nin Hz. Ali’ye karşı propaganda ve tebliği bu şehirde doruk noktasına çıkartılmıştı. Dolayısıyla Peygamber Ehlibeytinin (a.s) Şam’a girdiğinde halkın yeni elbiselerini giymesi, şehrin her yerinin süslenmesi, şarkıcıların her yerde şarkılar söylemesi ve Şam şehrinin toptan sevince bürünmesi şaşırtıcı bir durum değildi.[40] Ancak esirler kafilesi kısa bir sürede, koşulları kendilerine dönük olarak değiştirdi. Hz. İmam Zeynel Abidin ve Hz. Zeynep tarafından Şam’da yapılan konuşmalar ve Ümeyye Oğullarının işledikleri cinayetleri ortaya koymalarıyla Şamlıların Ehlibeyte (aleyhimu’s selam) olan düşmanlıkları bir anda sevgi ve muhabbete dönüşmüş ve öte yandan kamuoyunun öfkesi bir anda Yezid’e dönmüştür. İmam Hüseyin’i öldürerek hükümetinin temellerini sağlamlaştıracağını düşünen Yezid, hükümetinin temellerinin sarsıldığını görmeye başlamıştır.

Yezid’in Sarayında

Yezid, sarayında görülmemiş büyüklükte bir toplantı yaptı ve ülkenin en önemli askeri ve siyasi adamlarını davet etti.[41] Esirlerin önünde küfür ve inkar içerikli şiirler okudu ve kendince zaferini kutlayarak, Kur’an ayetlerini tevil ederek kendi lehine yorumladı.[42] Yezid elindeki çubukla, Peygamber evladı İmam Hüseyin’in (a.s) kesik başına vurarak edepsizlikte bulundu.[43] Peygamber Efendimiz (s.a.a) ve İslam dinine olan kinini aleni ederek şu içerikte inkâr içerikli bir şiir okudu:
"Ah nerede, Bedir'de öldürülen atalarım, olsalardı da görselerdi nasıl da Hazrec kabilesi, kılıçlarımızın darbesiyle inliyor. Görselerdi de bunun sevinciyle çığlık atarak `Ey Yezid, ellerin kırılmasın’ deselerdi. Bizler Beni Haşim büyüklerini öldürerek, bunu Bedir savaşının yerine hesap ettik ve oradaki yenilgiye karşılık bu zaferi kazandık. Beni Haşim hükümetle oynadı, yoksa ne göklerden haberi vardı ne de ona vahiy nazil oldu![44] Ben eğer Ahmed’in (Hz. Muhammed Mustafa) çocuklarından intikam almazsam Hunduk’un[45] soyundan değilim.
Bir anda Hz. Zeyneb-i Kübra (selamullahi aleyha) meclisin köşesinden kalkarak Yezid’in sözünü kesti ve açık bir tonla bir konuşma yaptı. Hz. Zeyneb’in Yezid’in yeşil sarayında yaptığı konuşma İmam Hüseyin’in (a.s) hakkaniyetini ve Yezid’in batıl ve yaptıklarının yanlış olduğunu apaçık ortaya koydu. Hz. Zeyneb’in mantık dolu hutbesi, oradakileri ciddi bir şekilde etkisi altına aldı. Öyle ki Yezid esirlere karşı birazda olsa yumuşadı ve esneklik göstermeye başladı. Ve her türlü şiddetten sakındı.[46] Yezid, kendi adamlarına esirlere ne yapması gerektiğini danıştı. Bazıları onlara da (İmam Hüseyin ve adamlarına yaptıkları gibi) aynı şekilde davranması gerektiğini söyledi, ancak Numan b. Beşir, ona esirlere yumuşak davranma tavsiyesinde bulundu.[47] Hz. Zeyneb’in (a.s) aydınlatıcı konuşmaları sonucunda Yezid, İmam Hüseyin’in (a.s) şehadetini İbn Ziyad’ın üzerine atmak zorunda kalmış ve ona lanet etmiştir.[48]
Yezid, esirlere birkaç gün Şam’da ölülerine ağıt yakmalarına izin verdi. Ebu Süfyan hanedanına mensup kadınlar, örneğin Yezid’in eşi Hind, (harabede) Ehlibeytin (a.s) yanına giderek Allah Resulünün kızının el ve ayaklarına kapanarak öptü. Ağlayarak ağıt yaktı ve üç gün matem meclisi düzenledi.[49]
Sonunda, Hz. Fahri Kâinat Efendimizin ev halkı olan esirler, saygı ve hürmetle Medine’ye döndüler.[50]

0
0% (نفر 0)
 
نظر شما در مورد این مطلب ؟
 
امتیاز شما به این مطلب ؟
اشتراک گذاری در شبکه های اجتماعی:

latest article

Hz. ALİ (A.S)'DAN RİVAYET EDİLEN HADİSLER
Hz. İMAM SADIK (A.S.)’DAN NAKLEDİLEN HADİSLER
HZ.FATIMA’NIN (A.S) ÇOCUK EĞİTİM YÖNTEMLERİ
Caferî Mezhebi
HZ.FATIMA (S.A)’NIN AHLAKİ ÖZELLİKLERİ
İFTİTAH DUÂSI
Hz. Masume’nin ‘‘Kum’’ Kentine Giriş Yıldönümü
Hz.Ali (a.s)"nın Hz. Resulullah (s.a.a) Tarafından Tayini
İmam Seccad (a.s.) Şam'da
HZ. FATIMA’NIN İLMİ VE MANEVİ BOYUTU

 
user comment