FATIMA (s.a) YAŞAMIMIZIN NERESİNDEDİR
Rahman, Rahim Allah’ın adıyla “Şüphesiz, biz sana Kevseri verdik. Şu halde Rabbin için namaz kıl ve tekbir alırken, namazda ellerini boğazına kadar kaldır. Doğrusu asıl ebter (soyu kesik) olan sana kin duyandır.”[1]
Bir makinenin kolay ve bozulmadan çalışmasını sağlamak için, nasıl sürekli bakımı yapılırsa, insan beyni denilen düşünme mekanizmasının da bakımı sürekli okuma ile olur.
Okunan kitabın çekici olması; şahsın, zekâsına, bilgisine, inançlarına, kültürüne ve değer yargılarına göre değişir. Ama kitabın değerli olup olmayışı tamamıyla, kitabın yazarına ve içeriğine bağlıdır. Bazı kitapları bir kere okumak yeterlidir. Bazı kitaplar ise o kadar değerlidir ki, insan daha çok şey almak için bir kaç kere daha okur.
Düşünün ki elinizde öyle değerli bir kitap var ki, bu kitap yaşam rehberiniz olacak niteliktedir. Her okuyuşunuzda yeni ufuklara kavuşursunuz, yüreğiniz aşkla dolar. Bir ömür okusanız da bitiremeyeceğiniz, yaşamınıza, gönlünüze, ruhunuza hitap etmekle kalmayıp cennetin anahtarını sunar size. Ne yaparsınız? Bu kitabı mutlaka elde eder, gözünüz gibi korur, defalarca okursunuz değil mi? Evet doğrusuda budur zaten.
Bahsedilen kitap, beşerin yazdığı somut bir kitap değildir elbette. Yaşamının her ayrıntısı, gönüllere kazınılması gerekilen Hz. Fatima-ı Zehra’dır. O âlemlere nur olarak gönderilen Kur’an’ı kendi yaşamına geçirmiştir. Bir başka deyişle Fatıma Kur’an’ın pratiğe geçirilmiş hali yani yaşayan Kur’an’dır. Bu yüzden Allah’ın övgüsüne nail olmuştur. Resulullah (s.a.a) Hz. Fatıma’yı şöyle tanımlar: “Kızım Fatıma (s.a) geçmiş gelecek bütün kadınlardan üstündür. O vücudumun bir parçasıdır, gözümün nuru ve kalbimin meyvesidir. O benim ruhumdur. O insanlardan olan bir huridir. Rabbinin huzurunda ibadete durduğunda yıldızların yer ehli için parladığı gibi, onun nuru da gökteki melekler için parlar ve Allah Teala meleklerine şöyle hitap eder. “Ey melekler, bakın benim kulum Fatıma’ya; o benim huzurumda durmuştur, korkudan titriyor; kalbiyle benim ibadetime yönelmiştir. Sizleri şahit kılıyorum ki, ben onun takipçilerini ateşten koruyacağım.”[2]
Öyleyse Allah’ın merhametine, sevgisine muhtaç olan bizler, Allah’a götüren rehber olarak Fatıma’yı izlememiz gerekir.
İlahi aydınlığa koşmak isteyen kadınların Fatıma’dan daha aydınlık bir nurları yoktur. Onun hayatına baktığımızda kısacık ömründe iman, takva, ilahi aşk ve ilimle; fedakârlık, iffet, mazlumiyet ve sabrın birleştiği mükemmel bir şahsiyetin, asırlara nasıl ders verdiğini görürüz.
Fatıma (s.a)’yı örnek almak, rehber seçmek kolay değildir. Onun taraftarı, takipçisi olabilmek için,
İlk önce onu tanımak gerekir. Zira tanımadığımız bir Fatıma’yı sevmek kendimizi kandırmaktan başka bir şey değildir. Onu bir evlat, bir eş, bir ana ve bir mumine olarak tanıyıp idrak etmek ve yaşamımıza geçirmek gerekir.
Fatıma(s.a)’yı anlamadan dinleyenler, onun ismini duyunca ağlayıp sızlarlar ama yaşamlarına da karıştırmazlar. Özlerinde Fatıma (s.a)’dan bir şey yoktur aslında. Başörtüsünü en ufak bir zorlukta açan bir Müslüman kadın, sizce” Kadının salahı, onun, yabancı bir erkeği görmemesi ve yabancı erkeğinde onu görmemesidir.”[3] diyen ve vefatından sonra bile mübarek vücudunun hatları belli olmasın diye kendisi için Umeys kızı Esma’ya özel tabut hazırlamasını vasiyet eden, Fatıma’nın iffet ve din anlayışını yeterince kavrayabilmiş midir?
Evini lüks eşyalarla döşeyip, marka düşkünü, bakışlarıyla bile fakirleri ezen bir kadın; yoksulluk içinde ömrünü geçiren, evde çalışmaktan elleri nasırlaşan, kendisi ve çocukları aç iken, evindeki son yiyeceği bile fakirlere veren Fatıma (s.a)’nın yaşam felsefesini idrak edebilmiş midir acaba?
Fatıma (s.a) taraftarı olabilmek, onu rehber, şefaatçi edinebilmek için, Fatımalaşmak, yani Fatıma gibi düşünmek, Fatıma gibi yaşamak gerekir.
Kalbimizde Fatıma’nın imanından, ilahi aşkından, yaşamımızda Fatıma’nın mücadelesinden, ibadetinden, fedakarlığından, iffetinden, merhametinden eser, yoksa çocuklarımızda Fatıma’nın çocuklarından izler yoksa; başımızda başörtü ama gönlümüzde sefa arzusu, kibir ya da zulme duyarsızlık varsa biz Fatıma’nın taraftarları değiliz demektir.
Allah’ın kadınlara verdiği en büyük lütuf, şeref ve izzet Fatıma gibi bir şahsiyetin kadın oluşudur.
Bu büyük kadına sarılıp onun değerlerine sahip çıktığımız müddetçe pusulamız hiç şaşmayacaktır. Allah bizleri gerçek Fatıma (s.a) taraftarları olmayı ve onun şefaatine nail olmayı nasip etsin.
Dipnotlar
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Kevser Suresi
[2] Bihar-ül Envar, c.28, s.37
[3] Ayetullah Ibrahim Emini,Hz. Fatima, S 183