54- Gerçekten bu dil, her hayır ve şerrin anahtarıdır. Mü'minin, altın ve gümüşüne mühür vurduğu gibi diline de mühür vurması uygundur. Zira Resulullahsalla'llâhu aleyhi ve alih:
"Allah, dilini her şerden koruyan mü'mine rahmet etsin. Gerçekten bu amel, kendisi için verdiği bir sadakadır." diye buyurmuştur.
Daha sonra İmam aleyhi's-selâm şöyle buyurdu: Hiç kimse dilini korumadıkça günahtan kurtulamaz.
55- Kardeşinle ilgili Allah'ın gizlediği bir şeyi açığa çıkarmak gıybettir. Ama sinirli ve acelecilik gibi zahiri sıfatlarını söylemek sakıncasızdır. İftira ise kardeşinde olmayan bir şeyi (yalanla) söylemendir.
56- Kıyamet günü, pişmanlığı herkesten daha fazla olan, doğru yolu açıklayıp o yolda gitmeyen kimsedir.
57- Takvalı, çalışkan ve doğru konuşan olun. Emaneti sahibine geri çevirin; ister sahibi iyi adam olsun ister kötü. Eğer Ali ibn-i Ebi Talib aleyhi's-selâm'ın katili bile bana bir emanet verirse, onu kendisine geri veririm.
58- Sila-i rahim, amelleri temizler, malları artırır, belayı uzaklaştırır, hesabı kolaylaştırır ve eceli erteler (ömrü uzatır).
59- Ey insanlar! Siz bu dünyada, ölüm oklarının hedefisiniz. Hiçbir kimse ömründen bir gün geçmeksizin yeni bir güne ulaşmıyor. Bu dünyada boğaz tıkamayacak bir lokma var mıdır? Nefes yolunu tıkamayacak bir yudum su var mıdır? Göçüp gideceğiniz yurdu bayındır edin. Zira bugün ganimettir; yarının kimin olacağını bilmiyorsun. Dünya ehlinin tümü yolcudurlar; yüklerinin düğümlerini diğer cihanda çözeceklerdir. Bizler elimizden çıkan köklerin (babaların) dallarıyız. Kök olmadıktan sonra dal ne kadar baki kalabilir? Ömür ve arzuları sizden daha fazla olanlar nerededir?! Ey Ademoğlu, geri çeviremeyeceğin (ölüm) peşine takılmış ve geri dönmesi de imkansız olan (ömür) elinden çıkmıştır. Geçici hayatı, hayat sayma. Çünkü seni ecel ve ölüme yaklaştıran lezzetten başka ondan sana bir nasip kalmaz. Nerdeyse sen de kaybedilen bir dost ve cansız bir gövde olmuşsun. Kendini düşün ve onun haricindeki her şeyi terket; Allah'tan yardım dile, Allah da sana yardım etsin.
60- Kim kendisine yapılan iyilik miktarınca iyilik yaparsa, o iyiliği telafi eder. Kim bir o kadar daha eklerse şâkir olur (hakkınca teşekkür eder.) Kim de (yapılan ihsana karşı) teşekkür ederse kerim olur. Kim yaptığı her iyiliği, kendisine yapmış olduğunu bilirse, halkın teşekkürünü ve ona karşı dostluk ve muhabbetlerinin çoğalmasını beklemez.