Turkish
Sunday 24th of November 2024
0
نفر 0

DUA ETME ADABI

DUA ETME ADABI

DUA ETME ADABI




İmam Sadık (a.) şöyle buyurmuştur:
Duanın adabını koru. Kime dua ettiğine, nasıl dua ettiğine ve niçin dua ettiğine bir bak.
Biz insanların ihtiyaçlarını ve eksikliklerini giderme konusundaki özü ve yapısı, Hz. Hakka karşı yalvarmak, dilencilik etmek ve dua etmek ile aynıdır.
Varlıkların iç ve dış gereksinimleri; gerçekte duanın özü, duanın temeli, duanın aslı ve duanın aynısıdır.
Bu konu hiçbir kimsenin inkâr edemeyeceği çok açık bir konudur. Zaten inkâr edilmesi de olanaksızdır.

Duanın Önemi

Duanın değeri, önemi ve etkileri çok açık olan bir konudur. Öyle ki Müslüman olmayan bilim adamları bile içgüdüsel yönlendirme adı altında, bu konuya işaret etmişlerdir. Duayı hareket nedeni kabul ederek insanların en gerekli ihtiyaçlarından biri olarak benimsemişlerdir. Hatta cismi hastalıklar için bile ilaç olarak önermişlerdir.

Günümüzde bu konu hakkında özel olarak yetiştirilmiş doktorlardan oluşan kliniklere yatırım yapılmaktadır. Buralarda cismi hastalıkların en ağırını dahi bu yöntemle tedavi etmeyi düşünmektedirler.

Bu bağlamda, dua; içgüdüsel ve gerekli bir iştir. Yüce Allah'ın emrettiği bir konudur. Aziz peygamberlerin ahlakından sayılmıştır. İnsan, dua ederek hakkın hediyesini almaya layık olur.
Dua istemektir. Eğer isteğin hakikati var ise, insan onun gerçekleşmesi için coşkuyla hareket edecektir.
Kur-an'a Göre Dua

Kur-an'ı kerim, dua etme emrini vererek onu yapmaktan sakınmanın cehenneme düşme nedeni olacağını bildirmektedir.
Rabbiniz dedi ki; bana dua edin, size icabet edeyim. Doğrusu bana ibadet etmeye karşı büyüklenenler, cehenneme boyun bükmüş olarak girecek olan kimselerdir.
Kur-an'ı kerim, duaya ilişkin olarak birkaç başlık altında şunları hatırlatmaktadır:

1-Dua Nuruyla İşlerin Açılması

Kur-an'ı kerim duayı, işlerin açılma ve bütün sıkıntılardan kurtulma nedeni olarak tanıtmaktadır. Buna ilave olarak bazı dua edenlere de işaret ederek şöyle buyurmaktadır:
Sıkıntı zamanında bütün içtenliğinizle dua ediyorsunuz. Onun kabul edilmesi için çok ısrar da ediyorsunuz. Hatta kurtulunca, Allah'a şükür eden bir kul olacağınız konusunda rabbinizle anlaşma da yapıyorsunuz. Ancak, sıkıntıdan kurtulduktan sonra, büyük zulüm olan Allah'a ortak koşmaya geri dönüyorsunuz.

De ki: gizli ve açık olarak; "Bizi bundan kurtarırsa kesinlikle şükredenlerden olacağız." diye ona yalvarıp yakardığınız zaman, karanın ve denizin karanlıklarından sizi kim kurtarıyor?
De ki: ondan ve bütün sıkıntılardan sizi Allah kurtarıyor. Sonra siz yine ona ortak koşuyorsunuz.

2-Dua Salihlerin Özelliklerindendir

Kur-an'ı kerim, duayı Salih kulların nitelikleri ve beğenilir amelleri olarak tanıtmaktadır. Buna ilave olarak, onların hayatın bütün aşamalarında bu yüce hakikat ile birlikte iç içe olduklarını da bildirmektedir.
Gerçekten onlar hayırlı işlere koşarlar, umarak ve korkarak bize dua ederlerdi. Ve bize derin saygı gösterirlerdi.
3-Dua ve Onun Kabul Edilmesi

Kur-an'ı kerim, duanın şartlarının gerçekleşmesi halinde, duanın kabul edilmesini gerekli görmektedir. Duanın kabul edilmesi konusunu da yalnızca yüce Allah ile sınırlandırarak, özellikle dindar kulların bu konuya ilgi göstermeleri gerektiğini belirtmektedir.
Kullarım, sana benden sorarlarsa: ben yakınım. Dua eden, bana dua ettiği zaman onun duasına karşılık (cevap) veririm. O halde onlar da bana karşılık versinler. Ve bana iman etsinler ki, doğru yolu bulalar.

4-Duanın İlahi İlgiyi Çekmesi

Kur-an'ı kerim; "Eğer dua olmasaydı, Allah'ın kullarına karşı ilgisi de olmazdı." Şeklinde belirterek bu önemli konunun üzerinde ısrarla durmaktadır.
De ki: Eğer duanız olmasaydı, Rabbim size değer vermezdi.

5-Duanın İç Güdüsel Olması ve İnsanın Unutkanlığı

Kur-an'ı kerim; insan denizin ortasında büyük problemlerle karşı karşıya kalmış olsa da, bu sorunlardan kurtulmak için yüce Allah'ın kapısında dua etmekten başka çaresinin olmadığını belirterek, duanın insan için içgüdüsel ve gerekli bir olgu olduğunu açıklamaktadır.
Aynı zamanda duayı, böyle durumlarda doğru yolu bulma ve Allah'ı tanıma nedeni olarak da göstererek, bazılarının dua ettikten sonra yüce Allah'a nankörlük ettiklerini ve onu unuttuklarını bildirmektedir.

İnsanlara bir zarar dokunduğu zaman, Rablerine yönelerek ona dua ederler. Sonra, onlara kendinden bir rahmet tattırınca, onlardan bir grup Rablerine ortak koşarlar.

Dua ve Rivayetler

Dua ve onun eserleri yaşam için oldukça önemlidir. Bundan dolayı Ehli-Beyt mektebinin meşhur hadisçisi Kuleyni, kendisine ait olan Usul-i Kâfi kitabında dua konusuna ilişkin olarak yaklaşık atmış bab oluşturmuştur. Şimdi onlardan bazılarına değineceğiz:

Duanın Fazileti

Ravi, İmam Muhammet Bakır'a (a.) şöyle sorduğunu söylemiştir:
İbadetlerin en faziletlisi hangisidir?
Cevap olarak şöyle buyurdu:
Yüce Allah katında, onun yanında olan şeyin ondan istenmesinden daha üstün hiçbir şey yoktur.
Yine yüce Allah katında, ona ibadet etmeye ve onun yanında olan şeyi istemeye karşı büyüklenen kişiden de daha nefret edilen hiçbir kimse yoktur.
Müyessir şöyle söylemiştir:
İmam Cafer Sadık (a.) bana şöyle buyurmuştur;
Yüce Allah'ın kapısında dua et. İşin bittiğini, takdir olunan şeyin olacağını ve duanın etkisi olmadığını söyleme. Kuşkusuz yüce Allah katında, kendisine dua dışında hiçbir şeyle ulaşılamayacak bir makam bulunmaktadır. Eğer kul ağzını kapatır ve dua etmezse, ona hiçbir şey nasip olmaz. Öyleyse sana merhamet edilmesi için dua et. Ey Müyessir! Vurulan bütün kapılar, vuran kişinin yüzüne açılma ümidini bulundurur.
İmam Sadık (a.) şöyle buyurmuştur:
Kim, Allah'ın fazlından istemezse fakir olur.
Seyf Temmar şöyle diyor:
İmam Sadık'ın (a.) şöyle buyurduğunu duydum;

Dua ile birliktelik üzerinize olsun. Çünkü yüce Allah'a hiçbir şeyle, onunla yaklaştığınız gibi yaklaşamazsınız. Küçük ihtiyaçlarınızı dahi küçük olduğundan dolayı salıvermeyiniz. Çünkü küçük ihtiyaçları elinde bulunduran kimse ile büyük ihtiyaçları elinde bulunduran kimse aynıdır.
İmam Sadık (a.), Müminlerin Emiri Ali'nin (a.) şöyle buyurduğunu nakletmiştir:
Allah katında, yeryüzünde var olan amellerin en sevimlisi duadır. Ve ibadetlerin en üstünü namuslu olmaktır.
Sonra İmam Sadık (a.) şöyle ekledi:
Müminlerin Emiri Ali (a.) çok dua eden bir kimse idi.

Dua Müminin Silahıdır

İmam Sadık (a.) peygamber efendimizin (s.a.a.) şöyle buyurduğunu nakletmiştir:
Dua; müminin silahı, dinin temeli, göklerin ve yerin nurudur.
Yine İmam Sadık (a.) Ali'nin (a.) şöyle buyurduğunu nakletmiştir:
Dua; kurtuluş kilitleri, doğruluk defineleridir. En güzel dua ise; tertemiz bir gönül, sakınıp korkan bir kalp ile yapılan, Allah'a yakarışlarda kurtuluş vesilesi olan ve insanın kurtuluşu samimi oluşuna bağlı olan duadır. Çünkü korku çoğalınca sığınak Allah olur.
Yine İmam Sadık (a.) şöyle buyurmuştur:
Dua; süngüden daha keskin ve daha etkilidir.

Dua Kazaları ve Belaları Defeder

İmam Sadık (a.) şöyle buyurmuştur:
Dua; gökyüzünden inen musibeti sağlamlaşmış olsa da geri çevirir.
İmam Zeynel Abidin (a.) şöyle buyurmuştur:
Dua; inen ve inmeyen belaları defeder.
Bu rivayetin kur-an'ı kerimdeki ölçütü; ilahi azabın kafalarının üzerine kadar geldiği, ancak rabbani âlimin yol göstericiliği ile çöle giderek, alınlarını boyunları bükük bir şekilde secde etmek için toprağa koyan, yüce Allah'tan azabın kaldırılmasını isteyen ve duaları kabul olan Yunus'un (a.) halkıdır.

Dua Bütün Dertlere Dermandır

Ala Bin Kamil şöyle nakletmektedir:
İmam Sadık (a.) bana şöyle buyurmuştur;
Bütün dertlere derman olan dua, üzerinize (gerekli) olsun.

Evet, dua bütün hastalıklara şifadır. Kalp yüce sevgiliye bağlanınca, can maşukun niteliklerinin aynası olunca, rahmet kapısı her yönden kendisine görününce, gönül bağlantı nedeniyle umutla dolup taşınca, ruh kudret sahibi olacaktır. Dertler ve sorunlar ve özellikle manevi sıkıntılar her yönden saldırırsa, sevgiliden dua vesilesiyle dertlerin ve sorunların giderilmesini istemelidir. Sevgili de onun derdi ne olursa olsun derman olacaktır.
Şimdi bu noktada öğretici üç olaya kısaca değinmek istiyorum:

1-Dine âşık olan ve ilahi konular için gönlü yanan yetmiş yaşında bir arkadaşım vardı. Bana şöyle dedi;
Yaklaşık on yaşında iken ateşli bir hastalığa yakalandım. Doktorlar, beni tedavi etmekten aciz kaldılar. Babam, beni kucağına alarak basiret gözü açık nefesi kuvvetli bir seyyitin yanına götürdü. İçinde bulunduğum sıkıntıyı ona anlattı. O basiret sahibi adam başını gökyüzüne kaldırdı. Sonra, bana bakarak şöyle dedi;

Ey ateşli hastalık! Onu rahat bırak. Birkaç saniye içinde ateşim düşmüştü. Ve yetmiş yaşını doldurduğum şu ana kadar, bir daha ateşli bir hastalığa yakalanmadım.
2-Merhum Muhaddis Kummi'nin oğlu bana şöyle nakletmiştir;
Babam, şiddetli bir göz hastalığına yakalanmıştı. Iraklı doktorlar onu tedavi etmekten aciz kalmışlardı. Bir gün annemden, Usul-i Kâfi kitabını kendisine vermesini istedi. Kitabı eşinden alarak şöyle dedi;

Bu kitap, Allah Rasül'ünün (s.a.a.) ve Ehli-Beyt'inin (a.) hadislerinden oluşmaktadır. Dolayısıyla, bu kitabı gözüme sürünce yüce Allah'ın, beni göz hastalıklarından kurtarmamasına imkân yoktur.
Umut gözlerini buruk bir kalple yüce Hakka çevirerek, Usul-i Kâfi kitabını gözüne sürünce gözü hastalıklardan kurtuldu.
3-Yine o şöyle nakletmiştir;

Babam, şiddetli bir hastalığa yakalanmıştı. İlaçlar ona karşı etki göstermiyordu. Sonra o ağrılar içinde anneme şöyle dedi;
Parmaklarım yıllardır Ehli-Beyt'in (a.) eserlerini yazmaktadır. Eğer bu parmaklara ilahi eserler etki etmemiş ise onları kesmek gerekir. Sonra temiz bir kap getirdi. Biraz su getirerek kabın yanına koydu. Sonra o ilahi adam, parmaklarını kabın içine koydu. Üzerine su döktü. Yüce Allah'tan şifa vermesini dileyerek suyu içince hastalıktan kurtuldu.

Kalp ve Dil Temizliği Duanın Kabul Edilme Şartlarıdır

Dua edenin duası, rabbini temiz bir kalp ve dil ile çağırdığı zaman kabul edilir. Bunlarla birlikte günahlara yaklaşmamalıdır. Kendisini yüce Allah'tan uzaklaştıran her şeyden kaçınmalıdır.
Bir kişinin temiz bir kalp ve dil ile merhametli yüce Allah'tan bir şey istemesi ve onu kendisi için hayırlı görmesi son derece doğaldır. Ancak yüce Allah'ın onu ret etmesi ve kabul etmemesi mümkündür.

Dolayısıyla, dua eden kişi dua etmeden önce iki şey elde etmeyi arzulamalıdır;
1-Temiz bir kalp
2-Temiz bir dil

Dua Edenin Duası Kabul Edilir

İmam Sadık (a.) şöyle buyurmuştur:
Yağmurun barınağının bulut olması gibi; duanın barınağı da kabul edilmektir.
Yine İmam Sadık (a.) şöyle buyurmuştur:
Yüce Allah, kendi kapısı önünde el açan kullarının ellerini, rahmet ve nimetleriyle doldurmaksızın boş olarak geri çevirmekten utanır. Öyleyse, sizden biri dua ettiği zaman, ellerini başına ve yüzüne sürmeden indirmesin.
Duaların çoğu neden kabul edilmiyor?

Bu şüpheye birkaç şekilde cevap vermek mümkündür:
1-Yüce Allah'ın dileğine bağlıdır. Enam suresinin 41. ayetinde de işte bu konuya değinmektedir.
Dilerse, istediğiniz şeyi kabul edip açar.
2-Yüce Allah ve imamların buyruklarında duanın kabul edilmesinin anlamı, ilgi gösterme ve işitme olarak açıklanmaktadır. Yani dua hemen işitilmekte ve ona ilgi gösterilmektedir. Ancak, bilinmeyen bazı maslahatlardan dolayı kulun isteğinin verilmesi de gecikebilmektedir.
3-İstenen şeyin dua eden kişi için hayırlı olması gerekmektedir. Kul, yüce Allah'tan faydalarını ve zararlarını bilmediği bir şeyi de istiyor olabilir. Aynı şekilde geleceğinden, getirilerinden ve götürülerinden de haberi olmayabilir.
Ancak yüce Allah mutlak bilendir. Bilmediği hiçbir şey yoktur ve her şeyi kuşatmıştır. Dolayısıyla, kulun hayrına olacak bir şekilde ihtiyaçlarını vermektedir.

Dua Ederken Kalp Huzurunun Gerekliliği

Süleyman Bin Emre, İmam Sadık'tan (a.) şöyle duyduğunu nakletmiştir:
Yüce Allah, kalbin gafil olduğu duayı kabul etmez. Öyleyse, ne zaman dua edersen kalbinle yönel. Sonra duanın kabul edileceğine iman et.
Yine dua eden kişinin kalbi, merhametli ve şefkatli olmalıdır. Katı kalpli olan bir kimsenin duası asla kabul olmaz.
İmam Sadık (a.) şöyle buyurmuştur:
Yüce Allah katı kalp ile yapılan duayı kabul etmez.

Dua Konusunda Israrlı Olmak

İnsanların bazıları duayı hafife almaktadırlar. İlk olarak, çok basit ve acele olarak dua etmektedirler. İkinci olarak, maslahatını göz önünde bulundurmaksızın kabul edilmesini istemektedirler. Bu konu hakkında imamlarımız genel olarak şöyle buyurmaktadırlar:
Dua'da istediğiniz şey konusunda ısrar ediniz. Yüce Allah'ın onu maslahata uygun olduğu zaman kabul edeceğini ve kabul edilmesi için de bir zamana ihtiyacı olduğunu biliniz.

İmam Sadık (a.) şöyle buyurmuştur:
Yüce Allah, insanların bazısının bazısına ısrar etmesini sevmez. Ancak, aynı konuda kendisine ısrar edilmesini çok sever. O kendisinden istemelerini ve katında olan şeyler için ısrar etmelerini sever.
İmam Bakır (a.) şöyle buyurmuştur:
Allah'a yemin ederim ki; yüce Allah, kapısının önünde ısrarlı bir şekilde dua eden kulların dualarının hepsini kabul etmiştir.

Dua Ederken İsteğin Dile Getirilmesi


Yüce Allah; gizli ve açık, geçmişte ve gelecekte, aynı zamanda var olan şeylerin hepsini bütün boyutlarıyla bilmektedir.
Bu bağlamda, yüce Allah kuluna gerekli olan ihtiyaçları ve kulun istediği şeyleri de bilmektedir. Ancak, Allah kulun dua ederken ihtiyaçlarını dile getirmesini çok sevmektedir.

İmam Sadık (a.) şöyle buyurmaktadır:
Yüce Allah, kulun dua ettiği zaman ne istediğini çok iyi bilmektedir. Ancak, ihtiyaçların kapısının önünde dile getirilmesini çok sever. Öyleyse, dua ederken ihtiyacını söyle.
Başka bir rivayette de şöyle nakledilmiştir:
Yüce Allah, isteğini ve ihtiyacını bilmektedir. Ancak, ihtiyacın kapısının önünde söylenmesini çok sever.

Gizli Duanın Değeri

İmam Rıza (a.) şöyle buyurmuştur:
Kulun gizlide yaptığı bir dua; belli ederek yaptığı yetmiş duaya eşittir.
Gizlice yapılan duanın daha değerli olmasının sırrı, niyet konusundaki samimiyete, ihlâsa ve saflığa daha yakın olmasından dolayıdır.
Bu bağlamda, amel ne kadar samimi olursa, değeri de o kadar çok olacaktır.

Yüce Allah'ın Kapısında Göz Yaşı Dökmenin Değeri

Allah için, Allah yolunda ve Allah yolunda iken Allah dostlarına ulaşan musibetlere karşı ağlamak; beğenilir ve çok güzel bir ameldir.
Kur-an'ı kerim, Allah için gözyaşı dökmeyi hak âşıklarının alametlerinden biri olarak belirtmektedir:
Rasül'e indirileni dinledikleri zaman, hakkı tanıdıklarından dolayı gözlerinin yaşlarla dolup taştığını görürüsün. Derler ki; "Rabbimiz iman ettik. Öyleyse, bizi şahitlerle birlikte yaz."

Dua ederken ağlamanın özel bir değeri vardır. İç güzelliğinin göstergesi olan gözyaşı; insanı, yüce hakkın rahmetine yaklaştırarak ağır günah yükünü hafifletmektedir.
İmam Sadık (a.) şöyle buyurmaktadır:
Ağlamak hariç her şey için bir değer bulunmaktadır. Bir damla gözyaşı ateş denizlerini söndürür. Gözyaşı gözün içinde toplandığı zaman, yüzün sahibi zillet görmez. Yanağına aktığı zaman cehennem ateşine haram olur. Eğer bir ümmetin içinde ağlayan bir kişi olsa, bütün ümmete merhamet edilir.
İmam Bakır (a.) şöyle buyurmuştur:
Yüce Allah katında, Allah'tan başka hiçbir şey için olmayan ve yalnızca Allah korkusu için gece karanlığında dökülen bir damla gözyaşından daha sevimli hiçbir şey yoktur.

İshak Bin Ammar, İmam Sadık'a (a.) şöyle sorduğunu söylemiştir:
Ben dua ettiğim zaman ağlamak istiyorum. Ancak ağlayamıyorum. Ne zaman ailemden ölenlerin bazılarını hatırlarsam, içim kırılıp üzülüyor ve ağlamaya başlıyorum. Acaba bu durum doğru mudur?
Şöyle buyurdu:
Evet, onları hatırla. Üzülünce de ağla. Sonra yüce yaratanını çağır ve ona dua et.

Duadan Önce Yüce Allah'ı Övmek

Haris Bin Muğire, İmam Sadık'ın (a.) şöyle buyurduğunu nakletmiştir:
Sakın sizden biri, yaratanından dünya veya ahiret ile ilgili bir şey isteyeceği zaman, acele etmesin. İstekte bulunmadan önce, duaya, Allah'ı överek ve peygamber efendimize (s.a.a.) salâvat göndererek başlasın. Ondan sonra ihtiyacını istesin.
Muhammet Bin Müslim, İmam Sadık'ın (a.) şöyle buyurduğunu nakletmiştir:
Müminlerin Emiri Ali'nin (a.) kitabında, istekten önce övgü bulunmaktadır. Öyleyse, ne zaman yüce Allah'ı çağırırsan ve kapısının önünde dua edersen onu öv.

Nasıl övmem gerekir? dedim.
Şöyle söylemelisin dedi:
Ey şah damarımdan bana daha yakın olan!
Ey istediği her şeyi yapan!
Ey insan ile kalbinin arasına engel olan!
Ey en güzel gözeten!
Ey kendisine benzer hiçbir şey olmayan!
Toplu Olarak Dua Etmek

İmam Sadık (a.) şöyle buyurmaktadır:
Yüce Allah, dua için bir araya gelen kırk kişinin istedikleri bütün duaları kabul eder. Eğer kırk kişi olmaz yalnızca dört kişi olurlarsa, bir araya toplanmalı ve on defa yüce Allah'ı çağırmalıdırlar. Yüce Allah onların duasını kabul edecektir. Eğer dört kişi de olmaz yalnızca bir kişi olursa, kırk defa yüce Allah'ı çağırmalıdır. Yüce Allah onun duasını da kabul edecektir.

Herkes İçin Dua Ediniz

İmam Sadık (a.) peygamber efendimizden (s.a.a.) şöyle nakletmiştir:
Sizden biri dua ettiği zaman, herkes için de istesin. Çünkü bu kabul edilmeye çok yakındır.

Kabul Edilmenin Gecikmesinden Dolayı Yılmamak

Ahmet Bin Muhammet Bin Ebi Nasr, İmam Rıza'ya (a.) şöyle sorduğunu nakletmiştir:
Canım size feda olsun. Ben, yüce Allah'tan bir ihtiyacımı birkaç yıldır istemekteyim. Kabul edilmenin gecikmesinden dolayı kalbimde bir şüphe ve endişe meydana geldi. Sonra bana şöyle buyurdu:

Ey Ahmet! Sakın şeytan kalbinin içinde seni umutsuzluğa sürükleyecek bir yol açmasın. İmam Bakır (a.) şöyle buyurmuştur;
Kuşkusuz mümin, yüce Allah'tan bir ihtiyaç isterse ve onun kabul edilmesi gecikirse, bu gecikmenin nedeni; Allah katında onun ağlama ve sızlama sesinin sevilmiş olmasından dolayıdır. Sonra şöyle devam etti;
Allah'a yemin ederim ki; yüce Allah'ın, müminlerin istediği şeyleri onlar için yatırım yapması, çabuk vermesinden daha hayırlıdır. Yoksa dünyanın değeri ne kadardır?

İmam Bakır (a.) şöyle buyurmuştur;
Müminin huzurlu iken yaptığı dua; sıkıntılı iken yaptığı dua ile aynı olmalıdır. Ve ona verilen şey, onu duadan alıkoymamalıdır. Öyleyse, sen dua etmekten bıkma. Çünkü duanın yüce Allah katında büyük bir derecesi vardır.
İmam (a.) şöyle sürdürdü;

Söyle bakalım. Eğer ben sana bir şey söylesem ona güvenir misin? Şöyle arz ettim;
Canım size feda olsun. Siz yüce Allah'ın insanlara hücceti olduğunuz halde sizin sözünüze güvenmeyeceğim de kimin sözüne güveneceğim? Şöyle buyurdu;
Öyleyse, senin Allah'a, sözlerine ve kelamına daha çok güven duyman gerekir.

Çünkü yüce Allah sana kabul edeceği sözünü vermiştir. Ya da duanın kabul edilmesini belli bir süreye ertelemiştir. Yoksa yüce Allah, kur-an'ı kerimde şöyle buyurmuyor mu?
Kullarım, beni sana soracak olurlarsa, kuşkusuz ben çok yakınım. Bana dua ettiği zaman, dua edenin duasına cevap veririm.
Yoksa şöyle buyurmuyor mu?

Allah'ın rahmetinden umutsuz olmayın.
Yoksa şöyle buyurmuyor mu?
Allah size kendisinden bağışlanma ve ihsan sözü veriyor.
Öyleyse senin yüce Allah'a olan güvencin başkalarına olan güvencinden daha çok olmalıdır. Kalbinde iyilikten başka hiçbir şeyi bulundurmayasın ki bağışlanasın.

İmam Sadık (a.) şöyle buyurmuştur:
Şüphesiz mümin, yüce Allah'a ihtiyacı için dua ettiği zaman, yüce Allah şöyle buyurur;
Onun kabul olmasını geciktiriniz. Çünkü duasını ve sesini çok sevdim.
Kıyamet günü gelince yüce Allah şöyle buyurur;

Ey kulum! Ben, bana dua ettiğin halde duanın kabulünü geciktirdim. Şimdi gecikmenin yerine, senin sevabın şöyle ve böyle olacaktır.
Sonra İmam Sadık (a.) şöyle buyurdu;
Mümin, Ahirette gördüğü sevaptan dolayı, "Keşke hiçbir duam kabul edilmeseydi." der.

Dua Peygamberimize (s.a.a.) ve Ehli-Beyt'ine (a.) Salâvat ile Başlamalıdır

Allah'a yapılan dualar; Muhammet (s.a.a.) ve soyuna (a.) salâvatsız olduğu sürece gökyüzüne çıkmasına engel olunur.
İmam Sadık (a.) şöyle buyurmuştur;
Bir kimse, yüce Allah'tan bir ihtiyacını isteyeceği zaman, (duaya) Muhammet ve soyuna salâvat göndererek başlasın. Sonra ihtiyacını istesin. Sonunda da Muhammet ve soyuna salâvat göndersin. Çünkü Muhammet ve soyuna olan salâvata engel olunmaz.
Secde edenlerin efendisi imam Zeynel Abidin'in (a.) Sahife-i Seccadiye'sindeki dualara baktığımız zaman, dualarına salâvat ile başladığına tanık olacaksınız. Bu konu, Sahife-i Seccadiye'de defalarca yapılmış bir konudur.

Duanın Kabul Edildiği Vakitler

İmam Sadık (a.) şöyle buyurmuştur:

Şu dört vakitte dua ediniz;
-Rüzgârlar eserken.
-Öğle zamanı.
-Yağmur yağarken.
-Müminin kanının döküldüğü an.
Bu dört vakit, rahmet kapılarının açıldığı zamanlardır.
Yine imam Sadık (a.) şöyle buyurmuştur:
Şu dört vakitte dua kabul edilir;
-Vitir (gece) namazında.
-Tan yerinin ağarmasından sonra.
-Öğleden sonra.

-Akşamdan sonra.
İmam Sadık (a.) Müminlerin Emiri Ali'den (a.) şöyle nakletmiştir:
Şu dört vakti ganimet bilin;
-Kur-an okunurken.
-Ezan okunurken.
-Yağmur yağarken.
-Hak, küfür ile savaş meydanında karşılaştığı zaman.
İmam Sadık (a.) şöyle buyurmuştur:
Bedenin ürperdiği ve gözyaşı döktüğün zaman, umutlu ol. Çünkü sana ilgi gösterilmektedir.

Duaları Kabul Edilenler

İsa Bin Abdullah Kummi, imam Sadık'tan (a.) şöyle rivayet etmiştir:
Şu üç grubun duaları kabul edilir;
-Hacca giden kişinin. Öyleyse onun geride bıraktıklarına karşı nasıl davranacağınıza dikkat ediniz.
-Yüce Allah yolunda cihat eden kişinin. Öyleyse, onun geride bıraktıklarına karşı nasıl davranacağınıza karşı dikkat ediniz.
-Hasta olan kişinin. Öyleyse, onu öfkelendirmeyiniz ve üzmeyiniz.
Yine imam Sadık (a.) babasının (a.) şöyle buyurduğunu nakletmiştir:
Şu beş dua yüce Allah'ın kapısından geri çevrilmez;
-Adil önderin duası.
-Yüce Allah'ın onun hakkında "Andolsun, uzun zamanlar geçse de intikamını mutlaka alacağım." Diye buyurduğu zulüm görmüş kişinin duası.
-Anne ve babası için Salih evladın duası.
-Evladı için Salih babanın duası.
-Yüce Allah'ın onun hakkında "Aynısı senin olsun." Diye buyurduğu, mümin kardeşi için arkasından dua eden müminin duası.

Duaları Kabul Edilmeyenler

İmam Sadık (a.) şöyle buyurmuştur:
Şu dört kişinin duası kabul edilmez;
-Evinde oturarak "Ya rabbi! Bana rızk gönder." Diye dua eden kişinin. Ona bu duası karşısında "Ben sana rızk peşinde koşman gerekir, demedim mi?" şeklinde cevap verilir.
-Karısının dayanılmaz eziyetlerinden kurtulmak için ona beddua eden kişinin. Ona cevap olarak "Boşamak ve salıvermek elindedir. Burası beddua etme yeri değildir." Şeklinde cevap verilir.

-Kendisine mal verilen ve ardından onu bitirerek "Ya rabbi! Bana rızk ver." Diye dua eden kişinin. Ona cevap olarak "Ben, sana orta yollu olmalısın, demedim mi? Ben sana malını ölçülü harcamalısın, demedim mi?" şeklinde buyrulur. Sonra, Furkan suresinin 67. ayetini delil olarak gösterdi.
Onlar, harcadıkları zaman, ne israf ederler ve ne de kısarlar. O ikisi arasındadırlar.
-Malını şahit tutmaksızın bir başkasına borç olarak veren, sonra borçlu kişi tarafından inkâr edilen ve alacağını inkârcı borçludan almak için Allah'a dua eden kişinin. Ona cevap olarak " Ben, sana borç vereceğin zaman şahit tutman gerekir, demedim mi? Şeklinde söylenir.

Çeviri: Mahmut ACAR

--------------------
Müstedrek-ul Vesail: Muhaddis Nuri, C.5,S.217
Mümin:60
Enam:63-64
Enbiya:90
Bakara:186
Furkan:77
Rum:65, Lokman:32, Yunus:12. ayetleri bu konu üzerinde ısrarla durmaktadırlar.
Usul-i Kâfi: C.2,S.466
Usul-i Kâfi: C.2,S.467
Usul-i Kâfi: C.2,S.467
Önceki Kaynak
Önceki Kaynak
Usul-i Kâfi: C.2,S.468
Usul-i Kâfi: C.2,S.469
Usul-i Kâfi: C.2,S.469
Usul-i Kâfi: C.2,S.469
Usul-i Kâfi: C.2,S.470
Usul-i Kâfi: C.2,S.471
Usul-i Kâfi: C.2,S.471
Usul-i Kâfi: C.2,S.473
Usul-i Kafi: C.2,S.474
Usul-i Kafi: C.2,S.475
Usul-i Kafi: C.2,S.475
Usul-i Kâfi: C.2,S.476
Usul-i Kâfi: C.2,S.476
Maide: 83
Mecmua-i Verram: C.2,S.202
Usul-i Kâfi: C.2,S.482
Usul-i Kâfi: C.2,S.484
Usul-i Kâfi: C.2,S.484
Usul-i Kâfi: C.2,S.484
Usul-i Kâfi: C.2,S.487
Usul-i Kâfi: C.2,S.473
Bakara: 186
Zümer:53
Bakara:286
Usul-i Kâfi: C.2,S.488
Usul-i Kâfi: C.2,S.493
Usul-i Kâfi: C.2,S.494
Vesail-uş Şia: C.7,S.64
Usul-i Kâfi: C.2,S.477
Vesail-uş Şia: C.7,S.64
Usul-i Kâfi: C.2,S.509
Usul-i Kâfi: C.2,S.509
Usul-i Kâfi: C.2,S.509

0
0% (نفر 0)
 
نظر شما در مورد این مطلب ؟
 
امتیاز شما به این مطلب ؟
اشتراک گذاری در شبکه های اجتماعی:

latest article

ALLAH RESULÜ (S.A.A)’İN ÇOCUK SEVGİSİ
Neden madde ezeli değildir
İLAHİ İRADENİN KAYNAĞI RAHMETTİR
Allah ile Konuşmak!
Boşanma ve Miras
İnsanlık Alemi ve Mead-2
İslam'da Kadının Yaratılışı ve Toplumsal Yeri
DUA ETME ADABI
Nefsi Temizleme ve Arındırma (Tezkiye)
Ahlâka Olan İhtiyaç

 
user comment