Bu gördüğümüz dünya, atom zerrelerinden oluşan madde dünyasıdır. Dünyadaki varlıklardan her birinin kendine has bir yer ve etkisi vardır. Bu nedenle de bu varlıkların etki, tepki ve neticeleri uzaklık ve yakınlık açısından farklıdır. Bu varlıkların merkez noktasına yaklaşmakla etkileri artar, uzaklaşmakla da azalır ve hatta bir noktada kaybolur. Konunun daha net olarak anlaşılması için aşağıdaki örneklere dikkat ediniz:
1- Bir mıknatısın gücü, her mesafeye oranla aynı değildir. Mıknatısın iki santimlik mesafesinde bulunan bir çivi, on santimlik mesafeye oranla daha kuvvetli bir çekim gücünün etkisinde kalır.
2- Güneşin, Venüs gezegeni yüzeyine yaydığı ısı, yeryüzüne yansıttığıyla eş değerde değildir. Venüs gezegeni güneşe daha yakın olduğundan dolayı aldığı ısı, yeryüzündekinden daha çoktur.
3- Bir ampul ışığı yüz metreye kadar bir alanı aydınlatabilir, fakat bu mesafenin her noktasındaki aydınlık eşit derecede değildir ve ampule yaklaştıkça aydınlık da artar.
4- Bir şair veya hatip, elli metrelik bir alana sesini ulaştırabilse de sesin ulaşım gücü, mesafesine göre değişecektir. Sesin kaynağına yakın mesafede net olarak duyulan ses, kaynaktan uzaklaştıkça zayıflayacaktır.
5- Başkalarından ve hatta günün araçlarından yararlanmayarak kişisel faaliyetleriyle yetinen bir yönetici etkili olamayacaktır. Bunun nedeni, kişisel faaliyet ve çabaların belli bir sınır dahilinde gerçekleşeceği, oradan uzak olan insanlara ulaşamayacağı ve onları etkileyemeyeceğidir. Ama eğer diğer insanlardan ve günün araçlarından yararlanacak olsa, o insanların ulaşabildiği her yere o da ulaşacaktır. Aslında bu etki, onun kişisel faaliyetinden değil, isteği doğrultusunda hareket eden taraftarlarından kaynaklanmaktadır. Aynı zamanda o yöneticinin taraftarlarına uzak veya yakın olmak, onların etkisinde ve güç kullanımında hissedilir bir farkı ortaya koyacaktır.
Bu örnekler doğal olarak şunu kanıtlamaktadır:
Belli bir yer kaplayan varlıkların etkisi her yerde aynı değildir. Bu etki, merkez noktaya yakınlık ve uzaklığa göre farklılaşır.
Allah'ın Da Bir Merkezi Var Mıdır?
Allah'ın da güneş veya diğer maddî varlıklar gibi belli bir yeri olduğunu ve yaratma işini oradan yürüttüğünü zannedenler vardır. Gerçek şu ki, Allah'ın eseri olan evrenin düzeni her yerde aynıdır; denizlerin altından, saman yollarının üstüne kadar her yerde aynı düzen hüküm sürmektedir. Bu düzenin belli bir merkezi olmadığına göre, ne uzaklaşmakla azalacak ve ne de aşırı uzaklık sonucu düzenin kaybolduğu ve düzensizliğin egemen olduğu bir yer görülebilecektir. Oysa ki Allah'ın da diğer maddî varlıklar gibi belli bir yeri olsaydı, O'nun da hükümranlığı evrenin her yerinde kesinlikle eşit olmayacaktı.
Bu demek oluyor ki, evrenin yaratıcısının belli bir yer ve merkezi yoktur. Ayrıca Allah'ın kendisi mekânı ve yeri yaratandır; yaratıcının, kendi yarattığına muhtaç olması mümkün değildir.
Allah, mucitlerle de kıyaslanamaz. Çünkü onlar -önceki derste de belirtildiği üzere- yaratıcı değildirler. Onların tek şaheseri, bazı varlıkların özelliklerini anlamaları ve bu varlıkları özel bir yöntemle birleştirmeleri, monte etmeleri ve kendilerinin bile muhtaç olabileceği bir aracı üretip insanın hizmetine sunabilmeleridir. Allah ise bütün varlıkların yaratıcısı olduğundan dolayı asla kendi yarattığına muhtaç değildir.
Allah Görülemez
Allah'ın belli bir mekânı olmadığına ve bir yer kaplamadığına göre cisim değildir. Çünkü her cisim bir yer tutar ve bunun istisnası yoktur. Allah cisim olmadığından dolayı görülemez de. Çünkü göz sadece cisimleri görebilir.
Allah Hiçbir Şeye Muhtaç Değildir
Allah, yaşam için gerekli olan her şeyin ve tüm varlıkların yaratıcısı olduğundan dolayı onların hiçbirine muhtaç değildir. O hâlde Allah, kâmil bir hakikattir ve her şeyden müstağnidir ve insan gibi yemek, yer ve yaşam için ihtiyaç duyulan şeylere muhtaç değildir; bilâkis her şey O'na muhtaçtır.
Şöyle bir soru sorulabilir:
"Allah cisim değilse, yer kaplamıyorsa ve görülmüyorsa, o hâlde Allah nasıl bir varlıktır ve hatta varolduğu nasıl söylenebilir?"
Bu sorunun cevabını anlamak için şu örneğe dikkat edin: Elektrik katı değildir, sıvı da değildir ve gaz da değildir. Bu "değil"ler, elektriğin varlığında şüphe oluşturamaz. Buna binaen "Elektrik katı, sıvı ve gaz değilse, demek ki yoktur!" demek asla doğru olmaz. Elektriğin bu sıralananlar türünden olmadığı doğrudur, ancak doğru olan bir başka husus da elektriğin bunlardan farklı bir hakikatinin olduğudur.
Şimdi yukarıdaki soruyu şöyle cevaplıyoruz:
Müstağni Allah cisim değildir.
Müstağni Allah yer kaplamaz.
Müstağni Allah görülemez.
Müstağni Allah hiçbir şeye muhtaç değildir.
Cisim olma, yer kaplama, görülme ve muhtaç olma gibi noksanlıkların hiçbiri, varlığın kaynağı olan Allah'ın kâmil ve sınırsız varlığında söz konusu edilemez. O'nda olan her şey kemal ve müstağniliktir. O'nu diğer varlıklardan ayıran ve üstün kılan da bu özelliklerdir.
Akıl ve fıtrat, ancak böyle bir Allah'ı kabullenir ve insaf ve akıl sahibi biri, O'nun varlığını inkâr edemez.
Bu inancı, Allah'ı insan seviyesine indiren ve O'nun cismi ve evlâdı olduğunu, insan özelliklerini taşıdığını duyuran diğer inançlarla kıyaslanmakla, İslâm dininin üstünlük ve yüceliği daha iyi anlaşılacaktır. Eğer materyalistlerin çoğu Allah'ı inkâr ediyorsa bunun sebebi, İslâm'ın tanıttığı Allah'ın onlara tanıtılmamasıdır.