HAYVANLAR ÂLEMİ [5]
Hatta, insanların ve diğer canlıların kıyamet günü, dünyadayken işledikleri amellerden sorumlu tutulup cezalandırılma, hesaba çekilip ödüllendirilme bakımından ortak bir zeminde bulunmaları, onların her açıdan denk ve eşit olmalarını gerektirici bir durum olmadığı gibi, bizzat insan bireylerinin kendi aralarında ortak bir düzlemde olmaları da, amellerinin inceliklerine dikkat edilmesi ve detayları üzerinde durulması açısından aynı şekilde hesaba çekilmelerini, dolayısıyla akıllı insanla aptal insanın, doğru yolu bulan insanla doğru yolu bulma imkânından yoksun insanın aynı sanık sandalyesine oturtulmasını gerektirmez.
Kaldı ki, yüce Allah, bazı hayvan bireylerinden öyle şeyler anlatıyor ki, ince anlamları, soyut kavramları anlama açısından, anlama ve kavram bağlamında orta düzeyli bir insandan hiç de geri kalır bir yönleri olmadığı anlaşılıyor. Örneğin, yüce Allah'ın Hz. Süleyman (a.s) kıssası çerçevesinde bir karıncadan aktardığı sözler gibi: "Karınca vadisine geldikleri zaman bir karınca, 'Ey karıncalar, yuvalarınıza girin ki, Süleyman ve orduları, farkında olmayarak sizi ezmesinler.' dedi." (Neml, 18)
Yine aynı surede, bir hüthüt kuşunun bir süre ortadan kayboluşunun ardından Hz. Süleyman'a söylediği sözleri gibi: "Hüthüt dedi ki: Senin (bilgice) kuşatmadığın bir şeyi kuşattım ve Seba'dan sana gerçek bir haber getirdim. Ben, onlara hükümdarlık eden bir kadın gördüm. Kendisine her şey verilmiş ve büyük bir tahtı var. Onun ve kavminin, Allah'ı bırakıp güneşe secde ettiklerini gördüm. Şeytan, onlara işlerini süslemiş de onları doğru yoldan çevirmiş, bu yüzden yola gelemiyorlar..." (Neml, 22-24)
Bilgili bir araştırmacı, bu ayetlerde sözü edilen hayvandan görülen anlayış ve bilinç belirtileri üzerinde durup düşündüğü, ardından bunların objektif değerlerini ölçtüğü zaman, bu derecede bir anlayış ve bilincin, birtakım bilgiler bütününe ve çeşitli kavrayışlara dayandığından, bunların da bazı yalın ve bileşik anlamlardan kaynaklandığından kuşku duymaz.
Zoologların hayvanlar üzerinde yaptıkları derin araştırmalar, çeşitli hayvan türlerine yönelik eğitsel faaliyetler sonucu elde ettikleri ilginç bulgular, şaşırtıcı durumlar, bizim bu çıkarsamamızı destekler mahiyettedir. Bu bulgulara baktığımızda bunların ancak latif bir iradeye, derin bir düşünceye ve keskin bir bilince sahip bir canlıdan kaynaklanabileceğini düşünürüz.
Üçüncü ve dördüncü soruya, yani, "Hayvanlar, dünyevî yükümlülüklerini kendilerine gönderilen bir elçiden ve indirilen vahiy yoluyla mı alırlar? Ve bu elçi, gönderildiği hayvan türünün bir bireyi midir?" sorularına gelince; şu kadar söyleyebiliriz ki, hayvanlar âlemi şu ana kadar bizim için bir meçhuldür, kalın bir perdenin gerisindedir. Dolayısıyla, bu tür konulara kafa yormak, yararsız bir uğraşıdan ve bu konulara ilişkin bir şey söylemek, bilgisizce konuşmaktan başka bir şey olmaz. Kur'ân-ı Kerim de, zahirinden anladığımız kadarıyla, bu hususta herhangi bir açıklama sunmamaktadır. Ayrıca, ne Peygamberimizden (s.a.a), ne de Ehlibeyt İmamlarından (a.s) bu hususla ilgili bir değerlendirmeye esas alınacak bir rivayet de nakledilmemiştir. Şu kadarı var ki, hayvan topluluklarının da, tıpkı insan toplulukları gibi, özünde ilâhî dini barındırdığını ve bunun insanlarda olduğu gibi fıtrattan kaynaklandığını anlıyoruz. Fıtrat menşeli dinin, insanı Allah'ın huzurunda toplanmaya ve amellerinin cezasını almaya hazırladığı gibi, hayvanları da hazırladığını biliyoruz. Bununla beraber, insanlarla karşılaştırdığımızda, hayvanların davranışlarından gözlemlediğimiz kadarıyla, hayvanlara, insanlarınkine benzer ayrıntılı bilgilerin verilmediğini ve insanlar gibi ayrıntılı şekilde ilâhî yükümlülüklerle sorumlu kılınmadığını söyleyebiliriz. Her şeyin insanların emrine verildiğini ve insanların bütün canlılardan üstün olduğunu dile getiren Kur'ân ayetleri de bu hususu desteklemektedir.
source : tebyan