Gaib İmama (a.s) inanmak, kurtuluşu beklemek ve onun zuhurunu gözlemek, insanlara büyük bir ümit vermektedir. Bu ümit, başarı ve ilerlemede en büyük etkenlerden biridir. Ümitlerini yitiren bir topluluk asla başarıya ulaşamaz.
Örneğin karargâhta bulunan bir komutanın varlığı, askerlere ümit verir ve onların çaba göstermelerini sağlar. Komutanın ölüm haberini duyan bir ordu, ileri teknikle donanmış olsa da dağılıverir ve askerler ümitsizliğe kapılırlar.
Bir önderin hasta veya yolculukta da olsa, hayatta olması toplum düzeninin korunmasına sebep olur; ölüm haberi ise ümitsizlik ve karamsarlığa neden olur.
Ehlibeyt mektebine inananlar, zayıf tabakanın her geçen gün daha bir zayıflaması, toplumsal sorunların fazlalaşması ve sömürgeciliğin gelişmesi gibi sorunlar karşısında, ümitsizliğe kapılmaz ve kendilerini yalnız hissetmezler.
Hz. Mehdi'nin (a.s) hayatta olmasına inanmanın, gönüllerdeki ümidi canlı tutması, titrek kalplere huzur vermesi, maddeciliğin hakim olduğu bu karanlık dönemde müminleri inançlarında sabit kılması, hayırseverleri iş ve faaliyetlere itmesi, yenilgi ruhunu yok etmesi, insanları tevhit hükümetini kurarak, zulmü tamamen yok edecek bir inkılap hazırlığı içinde olmaya sevk etmesi, hedef yolunda çalışmaya, nefis tezkiyesi ve ilahi öğretilerle ilgilenmeye ve zuhur için gerekli şartları oluşturmaya teşvik etmesi, tartışma götürmez bir gerçektir.
Ayrıca İmamın (a.s) gaybette olması, onun büsbütün bir gizlilik içinde ve gözle görülmez bir varlık olduğu anlamına gelmez. Gaib olması, başkalarının onu tanımaması anlamına gelir. İmam (a.s) tıpkı diğerleri gibi normal bir yaşantıya sahiptir. Onu başkalarından farklı kılan özellik, uzun ömürlü olması ve tanınmaz bir şekilde yaşamasıdır. Dolaysıyla İmam (a.s), gaybet döneminde liyakatli insanlarla irtibat halindedir; onları özel olarak eğitmekte ve büyük bir inkılap için hazırlamaktadır.
source : tebyan