Turkish
Monday 25th of November 2024
0
نفر 0

Hud (a.s) ve Ad Kavminin Akıbeti-

Hud (a.s) da Kur’an-ı Kerim’de Nuh’tan sonra defalarca hakka davet eden ve putperestlik aleyhine savaşan birisi olarak zikredilmiştir. Hud kavmi, Ad diye meşhur olmuştur. Onlar Ara
Hud (a.s) ve Ad Kavminin Akıbeti-

Hud (a.s) da Kur’an-ı Kerim’de Nuh’tan sonra defalarca hakka davet eden ve putperestlik aleyhine savaşan birisi olarak zikredilmiştir.

Hud kavmi, Ad diye meşhur olmuştur. Onlar Arap olan bir topluluktu. Milattan önce Arap yarımadasında yaşıyorlardı. Tüm eserleri yok olup gitmiştir. Tarih onlar hakkında itimat edilir bir eser kaydetmemiştir. Mevcut Tevrat’ta da herhangi bir şekilde zikredilmemişlerdir. Kur’an-ı Kerim’in onlar hakkında zikrettiği şey, onların Ad adında bir kavim oldukları ve bazen de ilk Ad olarak adlandırılmalarıdır. Zira Nuh kavminden sonra Arap yarım adasında Ahkaf’ta ikinci bir Ad kavmi daha yaşamıştır. [1]

Bu esas üzere Hud kavmi, cismani ve bedensel güç açısından eşsiz idiler. Medeniyet ve gelişme kaydetmiş bir topluluk idiler. Kalkınmış şehirleri oldukça güzel, görkemli binaları, bereketli toprakları, bağları ve dikkate değer hurmalıkları var idi.

Allah-u Teala onların büyük medeniyeti ve kalkınmışlığı hakkında şöyle buyurmuştur:
”Rabbinin, hiçbir memlekette benzeri ortaya konmayan sütunlara sahip İrem şehrinde oturan Ad milletine ne ettiğini görmedin mi?”‌[2]

Allah-u Teala Hud’u onların hidayeti için gönderdi. Hud, onları putperestlikten ve fesattan kurtarmak istedi ve onlara şöyle dedi:
”Ey kavmim! Buna karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak beni yaratana aittir. Akıl etmez misiniz? Ey kavmim! Rabbinizden mağfiret dileyin, sonra O’na tövbe edin ki size gökten bol bol yağmur göndersin, kuvvetinize kuvvet katsın. Suçlular olarak yüz çevirmeyin.”‌[3]

Onlar ise Hud’a cevap olarak şöyle dediler: ”Ey Hûd! Sen bize apaçık bir belge (mucize) ile gelmiş değilsin ve biz de senin sözünle ilahlarımızı terk etmeyiz ve biz sana iman edecek de değiliz. Bir kısım ilahlarımız seni fena çarpmış”‌ demekten başka bir şey demeyiz”‌ dediler.”‌[4]

Hud (a.s) ise onlara nasihatte bulunarak şöyle dedi: ”Ben Allah tarafından size gönderilmiş emin bir Peygamberim, sizler benim geçmişimi biliyorsunuz. Hiçbir zaman hata yoluna koyulmadım, asla yalan söylemedim, Allah’tan korkunuz ve sözümü kabul edeniz, ben sizden hiçbir mükâfat istemiyorum. Benim mükâfatım Allah nezdindedir. Mantıksız işlerinizden el çekiniz, tepelere gösteriş ve övünmek için yaptığınız binalarınız da nedir? Ebedi kalmak için yapmış olduğunuz bu görkemli binaların anlamı nedir? Hayatınıza hakim olan bu zulümlerin ve acımasızlıkların faydası var mıdır? Ey insanlar! Allah’ın gazabından korkunuz. Allah sizlere gördüğünüz gibi bir çok nimetler vermiştir. Bir çok maddi sermayeler ve faydalı insani güçleri, salih evlatlar olarak sizlere bağışta bulunmuştur. Yemyeşil bağlar, altından akan nehirler vermiştir. Ben, Allah’ın sizi acı bir azaba uğratacağından ve sizi yeryüzünde yok edeceğinden korkuyorum.”‌


source : tebyan
0
0% (نفر 0)
 
نظر شما در مورد این مطلب ؟
 
امتیاز شما به این مطلب ؟
اشتراک گذاری در شبکه های اجتماعی:

latest article

Şia olan Vahabinin Öyküsü / Ava giderken Avlandım
ÖZEL DOSYA: Ehlisünnet ulemasına göre Gadir Hadisinin tevatürü
Allah Nedir, Kimdir?
SÖZLÜ DUA VE FİİLİ DUA
Peygamber Efendimizin Bi'seti Hakkında Her Şey
Hz. Nuh (a.s) ve Büyük Tufan-2
Sakife’nin Uğursuz Toplantısında Neler Oldu?
Sıffin Savaşı
MÜMİNLERİN İHTİYAÇLARINI GİDERMEK
Eğer servet yığmayı kınama hakkında nakledilmiş rivayetler doğruysa, insanların ...

 
user comment