يَا مَنْ أَظْهَرَ الْجَمِيلَ وَ سَتَرَ الْقَبِيحَ يَا مَنْ لَمْ يُؤَاخِذْ بِالْجَرِيرَةِ وَ لَمْ يَهْتِكِ السِّتْرَ يَا عَظِيمَ الْعَفْوِ يَا حَسَنَ التَّجَاوُزِ يَا وَاسِعَ الْمَغْفِرَةِ يَا بَاسِطَ الْيَدَيْنِ بِالرَّحْمَةِ- يَا صَاحِبَ كُلِّ نَجْوَى وَ يَا مُنْتَهَى كُلِّ شَكْوَى يَا مُقِيلَ الْعَثَرَاتِ يَا كَرِيمَ الصَّفْحِ يَا عَظِيمَ الْمَنِّ يَا مُبْتَدِئاً بِالنِّعَمِ قَبْلَ اسْتِحْقَاقِهَا يَا رَبَّنَا وَ يَا سَيِّدَنَا وَ يَا مَوْلَانَا وَ يَا غَايَةَ رَغْبَتِنَا أَسْأَلُكَ يَا اللَّهُ أَنْ لَا تُشَوِّهَ خَلْقِي بِالنَّارِ"
“Ey güzellikleri açığa çıkaran, ey kötü ve çirkinlikleri örten, ey (suçluyu) suçu sebebiyle (hemen) cezalandırmayan, ey hürmet perdesini yırtmayan, ey affı büyük olan, ey güzel bağışlayan, ey mağfireti geniş olan, ey rahmetle ellerini (kullarına) açan, ey her sessiz yalvarışın sahibi (onu işiten, teveccüh eden), ey bütün şikâyetlerin ulaşacağı son nokta, ey tökezleyip ayağı kayanları bağışlayan, ey affında cömert olan, ey büyük bahşeden, ey müstahak olmadan nimetlerini başlatan, ey rabbimiz, ey efendimiz, ey Mevlâ’mız, ey isteklerimin sonu, ey Allah’ım! Senden cehennem ateşiyle yaratılışımı çirkinleştirmemeni istiyorum.”
Resulullah (sallallahu aleyhi ve âlih) buyurdu ki: “Bu sözlerin sevabı nedir? Ey Cebrail!” dedi ki: “Heyhat, Heyhat ilim parçalandı. Eğer yedi gök ve yerin melekleri bir araya gelse ve onun kıyamet günü olan sevabını vasfetmeye kalksa onun binde birini bile sayamazlar. Kul “Ey güzellikleri açığa çıkaran, ey kötülükleri örten” dediği zaman, Allah onu rahmetiyle dünyada kuşatır, ahirette güzelleştirir ve onda olan bin tane (kötülüğü) dünya ve ahirette örter. Eğer kul “ey (suçluyu) suçu sebebiyle (hemen) cezalandırmayan, ey hürmet perdesini yırtmayan” dediği zaman, Allah onu kıyamet günü hesaba çekmez, perdelerin açılıp yırtıldığı gün onun perdesini açıp yırtmaz. Kul “Ey affı büyük olan!” dediğinde, kulun hataları deniz köpüğü kadar dahi olsa Allah onun günahlarını bağışlar. Kul “ey güzel bağışlayan!” dediğinde, Allah o kulun hatta hırsızlığından, içki içmesinden, dünya giriftarlıklarından ve öteki büyük günahlarından geçer. Kul “ey mağfireti geniş olan!” dediğinde, Allah Azze ve Celle onun için yetmiş rahmet kapısı açar, öyle ki dünyadan göçene kadar Allah’ın rahmetinde yüzer. Kul, “ey rahmetle ellerini (kullarına) açan!” dediğinde, Allah rahmet ellerini ona açar. Kul, “ey her sessiz yalvarışın sahibi (onu işiten, teveccüh eden), ey bütün şikâyetlerin ulaşacağı son nokta!” dediğinde, Allah Azze ve Celle ona tüm musibete uğramışların, tüm salimlerin, tüm hastaların, tüm yatalakların, tüm öksüzlerin ve tüm fakirlerin sevabını kıyamet gününe kadar ona verir. Kul, “ey affında cömert olan!” dediğinde, Allah enbiyaların kerametini ona verir. Kul, “ey büyük bahşeden!” dediğinde, Allah kıyamet günü onun ve tüm varlıkların arzu ve isteklerini yerine getirir. Kul, “ey müstahak olmadan nimetlerini başlatan!” dediğinde, Allah kendisine nimetlerinden dolayı şükredenlerin sayısı kadar sevap verir. Kul, “ey rabbimiz, ey efendimiz, ey Mevlâ’mız!” dediğinde, Allah Tebareke ve Teâlâ meleklerim tanıklık edin ki gerçekten ben onu bağışladım ve ona cennette, cehennemde, yedi gök ve yedi yerde yarattığım, güneş, ay, yıldızlar, yağmurlar, çeşitli mahlûklar, dağlar, çakıl taşları, toprak, bunun dışındakiler, arş ve kürsü sayısı kadar ona sevap ve mükâfat verdim, der. Kul, “Ey Mevlâ’mız!” dediğinde, Allah onun kalbini imanla doldurur. Kul, “ey isteklerimin sonu” dediğinde, Allah kıyamet günü onun ve tüm mahlûkatın istek ve rağbeti kadar ona bağışta bulunur. Kul, “ey Allah’ım! Senden cehennem ateşiyle yaratılışımı çirkinleştirmemeni istiyorum.” Dediğinde, Şanı Yüce Cabbar Allah, kulumu ateşten çıkarın, meleklerim tanıklık edin ki gerçekten ben onu, anne babasını, kardeşlerini, bacılarını, ailesini, çocuklarını ve komşularını ateşten çıkarıyorum ve ateşin onlara farz kılındığı bin kişinin onun şefaatiyle kurtulmasını kabul ediyor ve onu ateşten kurtarıyorum.
Ey Muhammed! Bunları muttakilere öğret, münafıklara değil. Çünkü bu dua eğer Allah isterse söyleyenlerin duasının kabul olduğu bir duadır. Bu dua, “beytu’l Me’mur” sakinlerinin (dördüncü gökteki meleklerin evi) tavaf anında etrafında döndükleri sırada okudukları duadır.[1]
ABNA.İR
[1] - Şia’nın önde gelen büyük alimlerinden Şeyh Saduk (r.a) bu konu hakkında şöyle buyurmakta: Allah Teâlâ’nın aziz, celil, âlim, hay ve kendi zatıyla kadir olduğunun ve kendisinden gayri olan ilim, kudret ve hayat vesilesiyle olmadığının delili şudur: Eğer Allah’ın ilmi, ilim vesilesiyle olsaydı Allah’ın ilmi bu iki hâlet dışında değildir: “Ya o ilim kadimdir veya hadistir (sonradan oluşmuş). Eğer hadis olsa –övgüsü yüce- Allah ilim meydana gelmeden önce alim değildir demektir. Bu da eksik bir özelliktir ve önceden de dediğimiz gibi tüm eksik özellik ve sıfatlar hadistir. Ve eğer kadim olsa bu, aziz ve celil Allah dışında bir kadimin daha olmasını gerektirir. Bunun kendisi ittifakla küfür ve inkârdır. Kadir, kudret, hay ve hayat konusunda da durum aynı şekildedir. Allah Teâlâ’nın tüm zamanlarda kadir, alim ve hay olduğunun delili ise şudur: Sabit oldu ki Allah zaten alim, kadir ve haydır ve delille ispat olmuştur ki O kadimdir. Böyle ise Allah’ın her zaman alim olduğu ortaya çıkmış olur, zira O eğer alimdiyse ezelden alimdi. Bu aynı şekilde O’nun ezelden kadir ve hay olduğuna delildir.
source : abna24