Asırlardan beri bilginler ve düşünürler Aşura hadisesini çeşitli yönleri ile araştırmıştır. Bu hadise bir yandan büyük bir beşeri cinayet ve faciayı yansıtıyor, nitekim düşmanlar imam Hüseyin (a.s) ve arkadaşları hakkında acımasızlığı doruğa ulaştırdı ve tarihte kara bir leke geride bıraktı. Ancak öbür yandan bu kıyamın diğer boyutu, azameti ve güzelliğidir. Bu hamaset, izzet, şeref, mertlik, cesaret, aşk ve fedakârlık doludur.
İmam Hüseyin'in (a.s) başlattığı kıyamın güzel yönlerinden biri, Allah yolunda ve O'nun rızası için adım attığı yolda yaşanan coşkudur. Buna göre imam ta baştan, yüce Allah ile kopmaz bir bağ içindedir ve bunu sözlerinin arasında bulmak mümkündür.
İmam Hüseyin (a.s) Kufe'ye doğru ilerlerken çeşitli aşamalarda ve yer yer konuşmalar yapmış ve fasık Yezid iktidarını ifşa etmiştir. Buralarda imam söze sürekli yüce Allah'a dua ederek başlamıştır. Nitekim imam bu hareketi ile en başta yüce Allah'ın güç ve azametini insanlara hatırlatmış ve bilinçsiz ve zalim iktidardan korkan insanları bu bağlamda aydınlatmak istemiştir.
Kuşkusuz Aşura'ya bağlanan gece, imam Hüseyin (a.s) ve fedakar arkadaşları açısından en güzel ve en arifane gecelerden biridir. O gece Kerbela çölü dua ve ibadet sesleri ile dolmuştu. O gün akşam saatlerinde düşman ordusunun komutanı Ömer Bin Sad saldırı emri verdiğinde imam Hüseyin (a.s) cesur kardeşi Abbas'ı elçi olarak gönderdi ve düşman ordusunu saldırıyı yarına kadar ertelemeleri ve bu gece saldırmamaları konusunda ikna etmesini istedi ki, o gece rahatça yüce Allah'a ibadet etsinler ve namazlarını kılsınlar. Çünkü imam Hüseyin (a.s) yüce Allah aşkı ile namaz kılmayı ve Kuran'ı Kerim tilavet etmeyi çok severdi.
Evet, İmam Hüseyin (a.s) Allah'ın ihlâslı kulu ve ibadet hayranıydı. Şehitler efendisi düşmandan aldığı sürenin ardından çadırına döndü ve sabaha kadar Kuran'ı Kerim tilaveti ve dua ile meşgul oldu. Ehl-i Beyt (a.s) mektebinde yetişen imamın arkadaşları da aynı şeyi yaptı. O gece bazıları dua ederken, bazıları da namaz kılıyordu. Biri rükû halindeyken, öbürü secde ediyor, bir başkası kıyam ediyor ve özetle hepsi yüce Allah'a ibadet ediyordu.
İslam âleminin büyük âlimlerinden Şeyh Müfit, İrşat adlı eserinde imam Hüseyin'in (a.s) oğlundan naklen şöyle anlatıyor: İmam Zeynelabidin (a.s) şöyle buyurmuştur: ‘O sırada ben hastaydım. Babamın arkadaşlarına şöyle buyurduğunu duydum: ‘Yüce Allah'a en iyi dualarımı sunuyorum. İyi günlerimde, zorluklarda O'na şükrediyorum. Ey Rabbim, nübüvveti bizim hanedanımıza verdiğin için, Kuran'ı Kerim'i bize öğrettiğin için, bizleri dinin âlimi ve fakihi yaptığın için, bize göz, kulak ve kalp sunduğunu için sana şükrediyorum. Ey Rabbim, bizi sana şükredenlerden eyle. Ben, kendi sahabemden daha iyi ve daha vefakâr insanlar tanımıyorum ve ehlibeytimden daha itaatkâr ve sıla-i rahime bağlı birilerini bilmiyorum. Rabbim sizi, bana yardım ettiğiniz için mükafatlandırsın.'
Ehlibeytalimleri