F.Altan
“Doğrusu ben, tövbe edeni, iman edip salih amel işleyerek doğru yola gireni bağışlarım.”
“Allah daima tövbe edenleri sever, temizlenenleri de sever.”
“(Bu alış verişi yapanlar), tövbe edenler, ibadet edenler, hamd edenler, (İslam uğrunda) seyahat edenler, rükû edenler, secde edenler, iyiliği emredenler, kötülükten sakındıranlar ve Allah'ın sınırlarını koruyanlardır. O müminleri müjdele.”
“Kullarının tövbesini kabul eden, kötülükleri affeden, yaptıklarınızı bilen ancak O’dur.”
“Kötülükleri işleyip dururken, ölüm kendisine geldiği zaman; “Şimdi tövbe ettim” diyenler ile kâfir olarak ölenlerin tövbesi makbul değildir.” “Savaştan geri kalanların bir kısmı da, suçlarını itiraf ettiler. Onlar iyi işi kötüyle karıştırmışlardı. Allah'ın onların tövbesini kabul etmesi umulur.”
“Ettiği zulümden sonra tövbe edip düzelen kimse, bilsin ki Allah onun tövbesini kabul eder. Allah şüphesiz bağışlayandır, merhametli olandır.”
“Ey inananlar! Yürekten tövbe ederek Allah'a dönün ki, Rabbiniz kötülüklerinizi örtsün, sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere koysun. Allah'ın peygamberini ve onunla beraber olan müminleri utandırmayacağı o gün, ışıkları önlerinde ve defterleri sağlarından verilmiş olarak yürürler ve: "Rabbimiz! Işığımızı tamamla, bizi bağışla, doğrusu Sen her şeye Kadir'sin" derler.”
“Ancak tövbe eden, iman edip salih amel işleyenlerin, işte Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah bağışlar ve merhamet eder.”
Resulullah (s.a.a): “Tövbe, geçmişi örter.”
Resulullah (s.a.a): “Günahtan tövbe eden kimse, hiçbir günahı olmayan kimse gibidir.”
İmam Ali (a.s): “Tövbe kalbi temizler ve günahları yıkar.”
Tövbe Edenlerin Makamı
“Allah şüphesiz daima tövbe edenleri sever, temizlenenleri de sever.”
Resulullah (s.a.a): “Allah nezdinde tövbe eden mümin erkek ve kadından daha sevimli bir şey yoktur.”
Resulullah (s.a.a): “Tüm Âdemoğulları hata edicidir. Hata edenlerin en hayırlısı tövbe edenlerdir.”
Tövbe Edenler
Resulullah (s.a.a): “Tövbe eden kimsenin dört alameti vardır: Amelinde Allah için hayır dilemesi, (ihlâslı olması) batılı terk etmesi, hakka bağlı bulunması ve hayır işlere ihtiraslı olmasıdır.”
İmam Ali (a.s), tövbe edenlerin niteliği hakkında şöyle buyurmuştur: “Günah ağaçlarını gözlerinin ve kalplerinin önüne diktiler. Onu pişmanlık suyu ile suladılar. Bu ağaçlar onlara esenlik yemişi vermiş; neticede hoşnutluk ve keramet (yücelik) kazandırmıştır.”
İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s), münacatında şöyle buyurmuştur: “Allah’ım! Bizleri (nefsinin) şehvet ateşlerinin perdesini tövbe suyunu dökerek söken ve cehalet kaplarını hayat suyu ile berrak kılan kimselerden kıl.”
Tövbenin Kabulü
“Kullarının tövbesini kabul eden, kötülükleri affeden, yaptıklarınızı bilen O’dur.”
İmam Ali (a.s): “Tövbe ihsan edilen kimse kabulünden mahrum kalmaz. İstiğfar ihsan edilen kimse mağfiretten mahrum kalmaz.”
Tövbe Ne Zaman Kabul Edilir?
“Kötülükleri işleyip dururken, ölüm kendisine geldiği zaman; “Şimdi tövbe ettim” diyenler ile kâfir olarak ölenlerin tövbesi makbul değildir.”
Resulullah (s.a.a): “(Ölümü) müşahede etmeden önce tövbe eden kimsenin tövbesini Allah kabul eder.”
İmam Bakır (a.s), boğazına işaret ederek şöyle buyurmuştur: “Can buraya gelince âlim için artık tövbe etmek olmaz. Ama cahil için tövbe vardır.”
İmam Rıza (a.s), Firavun’un iman ettiği ve Allah’ın birliğini ikrar ettiği halde Allah’ın kendisini suda boğmasının nedeni sorulunca şöyle buyurmuştur: “Zira o azabı gördükten sonra iman etti. Azabı gördükten sonra iman etmek makbul değildir.”
Pişmanlık Tövbedir
Resulullah (s.a.a): “Pişmanlık tövbedir.”
İmam Ali (a.s): “Günahtan pişmanlık istiğfardır.”
İmam Ali (a.s): “Pişman olan şüphesiz tövbe eder. Tövbe eden ise Allah’a dönmüş sayılır.”
Güzel İtiraf
“Savaştan geri kalanların bir kısmı da, suçlarını itiraf ettiler. Onlar iyi işi kötüyle karıştırmışlardı. Allah'ın onların tövbesini kabul etmesi umulur.”
İmam Ali (a.s): “Günahını ikrar eden asi, ameliyle övünen itaatkâr kimseden daha hayırlıdır.”
İmam Bakır (a.s): “Allah’a yemin olsun ki günahtan sadece onu ikrar edenler kurtulur.”
İmam Bakır (a.s): “Hayır, Allah’a yemin olsun ki Allah-u Teala insanlardan sadece şu iki niteliği istemiştir: Nimetlerini itiraf etsinler ki Allah da onlara olan nimetlerini artırsın. Günahlarını itiraf etsinler ki kendileri için mağfiret buyursun.”
Tövbenin Dayanakları
“Ettiği zulümden sonra tövbe edip düzelen kimse, bilsin ki Allah onun tövbesini kabul eder. Allah şüphesiz bağışlayandır, merhametli olandır.”
“Doğrusu ben, tövbe edeni, iman edip salih amel işleyerek doğru yola gireni bağışlarım.”
İmam Ali (a.s): “Tövbe dört şey üzere bina edilmiştir: Kalp ile pişmanlık, dil ile istiğfar, organlarıyla amel etmek ve bir daha günaha dönmemeye azmetmek.”
Veheb bin Abdurrabbeh Nehe’ büyüklerinden birinden naklen: İmam Bakır’a (a.s), “Ben Haccac’ın zamanından şimdiye kadar valiyim. Tövbem kabul olur mu?” diye sordum ama İmam sustu, cevap vermedi. Sözümü tekrarlayınca da İmam Bakır (a.s) şöyle buyurdu: “Hayır, her hak sahibine hakkını eda edinceye kadar (tövben) kabul olmaz.”
Tövbe Çeşitleri
Resulullah (s.a.a): “Her günah için bir tövbe icat et: Gizliye gizli ve açığa açık ile.”
Tevbe-i Nasuh (Yürekten Tövbe)
“Ey iman edenler! Samimi bir tövbe ile Allah'a dönün.”
Resulullah (s.a.a): “Tevbe-i Nasuh, işlediğin günahtan pişman olman, Allah’tan mağfiret dilemen ve bir daha ebedi olarak günaha dönmemendir.”
İmam Hadi (a.s), Tevbe-i Nasuh hakkında sorulunca şöyle buyurmuştur: “Batının zahir gibi ve hatta ondan daha iyi olmasıdır.”
Tövbeyi Ertelemek
İmam Ali (a.s): “Her ne zaman bir günah işlersen, onu ortadan kaldırmak için tövbe etmekte acele davran.”
İmam Ali (a.s): “Tövbeyi yarına erteleyen kimse ölümün hücumu hususunda en büyük tehlike ile karşı karşıya kalmıştır.”
İmam Cevad (a.s): “Tövbeyi ertelemek, aldanmak; bugün yarın diye savsaklamak ise şaşkınlıktır.”
Tövbeden Daha Kolay Şey
Mesih (a.s): “İnsanlardan hiç kimseye borcu olmayan kimse, her ne kadar borcunu zamanında ödese bile borçlu olan kimseden daha huzurlu yaşar ve az hüzünlenir. Hakeza günah işlemeyen kimse de halisane tövbe edip Allah’a dönse bile günah işleyen kimseden hüzün açısından daha huzurludur.”
İmam Ali (a.s): “Günahı terk etmek tövbe talebinden daha kolaydır.”
Allah’ın Tövbe Edenin Ayıplarını Örtmesi
İmam Ali (a.s): “Her kim tövbe ederse Allah da onu affeder; organlarına (tövbekârın) ayıplarını örtmesini, yeryüzü parçasına günahlarını gizlemesini ve gözetleyici meleklere yazdıkları suçlarını unutmalarını emreder.”
Kötülüklerin İyiliklere Çevrilmesi
“Ancak tövbe eden, iman edip salih amel işleyenlerin, işte Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah bağışlar ve merhamet eder.”
İmam Sadık (a.s): “Aziz ve celil olan Allah Nebi Davud’a (a.s) şöyle vahyetmiştir: “Ey Davud! Mümin kulum bir günah işleyip dönünce, o günahtan tövbe edince ve o günahı hatırladığında benden hayâ edince ben de onu bağışlarım, gözetleyici meleklere o günahı unuttururum ve o günahını iyiliğe çeviririm. Bu işi yapmaktan çekinmem. Zira ben merhamet edenlerin en merhametlisiyim.”
GURER’UL-HİKEM’DEN
1- “Tevbe temizleyicidir.”
2- “Tevbe rahmet indirir.”
3- “Tevbenin ihlâsı günahı düşürür.”
4- “Mümin (Allah’a) çevirici, istiğfar eden ve çok tövbe eden kimsedir.”
5- “Tövbe kalpleri temizler ve günahları yıkar.”
6- “Tövbe kalp ile pişmanlık, dil ile istiğfarda bulunmak, organlarıyla günahı terk etmek ve bir daha dönmeyeceğine dair karar almak.”
7- “Ölümü çatmadan önce günahlarından tövbe eden kimse var mıdır?”
8- “Tevbe dilemekten daha üstün şey günahı terk etmektir.”
9- “Kötülükler tevbe ile temizlenir.”
10- “Günahlar tövbe ile örtülür.”
11- “Tevbenin meyvesi nefsin kusurlarını telafi etmektir.”
12- “Güzel tövbe günahı yok eder.”
13- “Tevbe eden Allah’a dönmüştür.”
14- “Kendisine tövbe nimeti verilen kabulden mahrum olmaz.”
15- “Tevbeyi (özür dilemeyi) kabul etmeyenin günahı büyük olur.”
16- “Büyük günah için tövbe ne de (güzel bir) yıkıcıdır.”
17- “Tevbesini erteleyen kimse en büyük tehlike olan ecelin saldırısına uğrar.”
18- “Tövbesini sürekli erteleyenin dini yoktur.”
19- “Az bir tövbe ve istiğfarda bulunmak bile günahları ve günahlardaki ısrarı yok eder.”
İBRETLİ ÖYKÜLER
1- Günahın Tedavisi
Emir’ul-Muminin Hz. Ali (a.s)’ın muhlis ashabından biri olan Kumeyl şöyle diyor:
Bir gün İmam (a.s)’a: “Ey Emir’el- Müminin! Bir kul günah yapıyor, sonra da mağfiret diliyor. Acaba mağfiret dilemenin haddi (gerçeği) nedir?” diye sordum.
İmam (a.s): “Ey Kumeyl! Mağfiret dilemenin haddi tövbedir?” buyurdular.
Kumeyl: “Sadece bu kadar mı?”
İmam (a.s): “Hayır!”
Kumeyl: “Nasıldır öyleyse?”
İmam (a.s): “Kul bir günah işlediğinde, tahrik ile “Esteğfirullah” (Allah’dan bağış diliyorum) diyor.”
Kumeyl: “Tahrik nedir?”
İmam (a.s): “Dil ve dudakları, hakikati peşinden getirmek kastıyla hareket ettirmektir.”
Kumeyl: “Hakikat nedir?”
İmam (a.s): “Kalple tasdik etmek (samimi bir kalple mağfiret dilemek) ve mağfiret dilediği günahı tekrarlamamaya karar vermektir.”
Kumeyl: “Bunları yaparsam mağfiret dileyenlerden sayılır mıyım?”
İmam (a.s): “Hayır!”
Kumeyl: “Neden?”
İmam (a.s): “Çünkü sen henüz mağfiret dilemenin aslına ulaşmamışsın.”
Kumeyl: “Mağfiret dilemenin aslı nedir?”
İmam (a.s): “Günahtan tövbe etmektir. İşte bu, ibadet edenlerin ilk derecesidir; bir de ileride her çeşit günahtan kaçınmaya karar vermektir.
Mağfiret dileme altı mananın gerçekleşmesiyle olur:
1- Geçmiş (günahlara) karşı pişmanlık duymak.
2- Günahı, ebedi olarak terk etmeye karar vermek.
3- Kendinle diğer yaratıklar arasında bulunan hakları eda etmek.
4- Bütün farzlarda, Allah’ın hakkını ödemek.
5- Haramdan biten etleri, deri kemiğe yapışacak derecede eriterek yerine (helalden biten) et meydana getirmek (vücudu helal yoldan geliştirmek).
6- Vücuda, günahın tadını tattırdığı gibi, ona itaat etmenin de zorluk ve acısını tattırmak.”
2- Tövbe Eden Günahkarın Akıbeti
Fasık, facir ve kötü kimselerden olan Abdulvahit b. Zeyd, abit ve zahitlerden biri olan Yusuf b. Hüseyin’in öğüt verdiği bir toplantının yanından geçti. O sırada Yusuf b. Hüseyin mecliste bulunanlara şöyle diyordu: “Allah-u Teala günahkârları sanki onlara muhtaçmış gibi lütfüyle kendine çağırmaktadır.”
Abdulvahit bu sözü işitince üzerindeki cüppeyi bir kenara atarak feryat edip mezarlığa gitti. İlk gece Yusuf b. Hüseyin rüya aleminde bir münadinin Allah tarafından şöyle nida ettiğini işitti: “Günahkar gencin yardımına koş.” Yani onu bağışlama ve mağfiretimizle müjdele. Yusuf o genci aramaya koyuldu. Üç gün sonra onu mezarlıkta buldu. Onun yüzünü toprağa dayadığını, ağlayarak yalvarıp yakardığını gördü. Abdulvahit Yusuf’un yaklaştığını görünce şöyle dedi: “Seni üç gün, üç gecedir gönderdikleri halde daha bugün mü geliyorsun?” Bunu dedikten sonra ruhunu Hakk’a teslim etti.”
“Allah’ım! Mevlam! Nice kötülüklerimin üzerini örttün; nice büyük ve ağır belaları benden geri çevirdin; nice hatalardan korudun beni; nice hoşa gelmeyen şeyleri uzaklaştırdın; layık olmadığım nice güzel övgüleri, benim için yaydın.”
Dua, tövbe, yalvarma ve Allah’a dönüş haleti içinde, gece karanlığında, özellikle de Cuma akşamının geç saatlerinde muhtaç olan kulun dilinde cari olan “Mevla” kelimesinin zikrinde, örneği bütün varlık âleminde eşsiz olan bir lezzet vardır. Bu sebeple de Hz. Musa (a.s) Allah ile münacat ederken şöyle arz etmiştir: “Benim fakirlik ve yoksulluk keşkülümde öyle bir şeyim vardır ki senin bütün hazinelerinde (onun bir benzeri) yoktur.”
Kendisine: “Ey Musa! O şey nedir?”diye hitap edilince Musa şöyle arz etti: “Senin gibi bir Allah’ım var.”
Çirkinlik, kötülük ve ayıpları örtmek, Hak Teala’nın kul hakkındaki büyük nimetlerinden, yüce ihsanlarından ve eşsiz lütuflarındandır. Bilmek gerekir ki merhamet sahibi olan Allah-u Teala çirkinlik ve kötülük dünyasında mümin kulunun günahlarını örtmekte, insanlar arasında yüzsuyunu korumaktadır. Şüphesiz kıyamet günü de Mümin kuluna ve dergâhına yönelen günahkâr kuluna daha fazla teveccüh edecektir. Çirkinlik ve kötülüklerini daha çok örtecektir. Nitekim Allah Resulünden rivayet edilen bir hadiste de şöyle yer almıştır: “Kulun ahirette günahını örtmedikçe, dünyada örtmez.”
3- Tövbenin Şefaati
Muaviye b. Veheb şöyle diyor: “İmam Sadık’ın (a.s) şöyle buyurduğunu işittim: “Kul, halis bir şekilde tövbe edince Allah ona muhabbet duyar, dünya ve ahirette günahlarını örter.” Ben şöyle dedim: “Nasıl günahlarını örter?” İmam şöyle buyurdu: “Kendisine tayin edilen iki meleğin yazdığı günahları onların hafızasından siler ve organlarına şöyle vahyeder: Senin vesilenle yaptığın günahları gizle” Böylece aleyhine günahları hakkında şahitlik edecek hiçbir şeyin olmadığı halde Allah’ı mülakat eder.”
4- Tövbe Üstüne Tövbe
Attar, “Mentık’ut-Tayr” adlı kitabında şöyle rivayet etmektedir: “Bir şahıs, günah üstüne günah işledikten ve birçok suçlara bulaştıktan sonra tövbe etme başarısını elde etti. Tövbe ettikten sonra da nefsinin isteklerinin galebe çalması sebebiyle yeniden günaha düştü. Ama bir müddet sonra yeniden tövbe etti. Bu defa yeniden tövbesini bozdu ve günaha bulaştı. Sonunda da bazı günahlarının cezasını gördü. Sonunda ömrünü boş yere geçirdiğini ve ölümünün yaklaştığını hissedince de tövbe etme düşüncesine kapıldı. Ama utanç duyduğu için tövbe etme yüzünü de bulamadı. Tıpkı ateş üzerindeki bir buğday tanesi gibi yanıp duruyordu. Sonunda bir seher vakti gaybi bir münadiden şöyle işitti:
“Ey merhametli olan Allah’ın günahkâr kulu! Sen ilk defa tövbe edince seni bağışladım. Sen tövbeni bozduğun zaman senden intikam alabildiğim halde sana mühlet verdim. Sonunda yeniden tövbe ettin ve ben de tövbeni kabul ettim. Ama üçüncü defa yine tövbeni bozdun ve yine kendini günahlara bulaştırdın. Şimdi eğer tövbe etmek istiyorsan tövbe et ki ben de senin tövbeni kabul ederim.”
5- İmanlı Bir Kadının Şiddetli Hayâsı ve Korkusu
İmam Seccad (a.s) şöyle buyurmuştur:
“Bir şahıs ailesiyle birlikte, deniz yoluyla yolculuk ediyordu. Onların gemisi denizin ortasında battı ve gemide olan yolculardan o şahsın hanımı dışında hiç kurtulanı olmadı. Bu kadın, bir tahta parçasına tutunarak, o denizin yakınlarındaki adaların birine sığındı. O adada eşkıya bir şahıs vardı. Allah’ın bütün hürmet perdelerini yırtmış biriydi. Aniden o kadının yanına geldiğini fark edince başını kaldırıp ona baktı ve şöyle dedi: “Sen insan mısın yoksa cin misin?” Kadın, “insanım” dedi.
Böylece adam hiç konuşmadan eşiyle oturur gibi onun karşısında oturdu ve onunla cinsel ilişkiye girmek istedi. Ama kadın titremeye başladı ve perişan bir hale geldi. Bu eşkıya ona şöyle dedi: “Neden böyle rahatsız oldun?”
Kadın eliyle göğe işaret ederek şöyle dedi: “O’ndan korkuyorum.” Adam şöyle dedi: “Daha önce böyle bir şey yaptın mı?”
Kadın: “Allah’ın izzetine yemin olsun ki hayır” dedi.
O şahıs şöyle dedi: “Sen hiçbir bir şey yapmadığın halde Allah’tan korkuyorsun, ben ise seni bu işe zorluyorum. Allah’a yemin olsun ki ben perişan olmaya ve Allah’tan korkmaya senden daha layığım.”
Daha sonra bir şey yapmadan ayağa kalktı, ailesine doğru yola koyuldu. Evine dönerken sürekli tövbe etmeyi ve yaptığı işlerden dönmeyi düşünüyordu.
Bir gün yol esnasında bir Rahib’e rastladı. Tepedeki kızgın güneş başlarına vuruyordu. Rahip gence şöyle dedi: “Dua et de Allah bizler için başımıza gölge göndersin ve güneş bizi böylesine yakmasın.” O genç şöyle dedi: “Ben kendim için Allah nezdinde iyi bir şey göremiyorum. Dolayısıyla da O’ndan bir şey istemeye cesaretim yoktur.”
Rahip şöyle dedi: “O halde ben dua ediyorum, sen de âmin de.” O da: “Evet” iyidir dedi.
Rahip dua etti, o genç de âmin dedi. Çok geçmeden onların başına bir bulut gölge saldı. Her ikisi de günün bir bölümünde bu bulutun altında yola koyuldular ve bir yol kavşağına geldiler. Genç bir tarafa, rahip de diğer bir tarafa yöneldi. O bulut, gençle birlikte hareket etti. Rahip şöyle dedi: “Sen benden daha iyisin, dua senin için müstecap oldu benim için değil. Bana kendi durumunu söyle.”
O genç adam, bu kadınla olan hikâyesini anlattı. Rahip şöyle dedi: “Allah’tan korktuğun için geçmişin bağışlanmıştır. Şimdi gelecekte de bu hal üzere olmaya dikkat et.”
6- Çirkinlikleri Örten
Hakk Teala’nın çok önemli sıfatlarından biri de, günahlarını gizlice yapan ve hiç kimsenin günahlarından haberdar olmasını istemeyen kulunun günahlarını örtmesidir.
Allah-u Teala, kullar gizlice günah işlediklerinde Allah’ın onlardan saygınlıklarını koruduğu, onu ve dosyasını başkaları karşısında açmadığını bilsinler diye kendini Settar’ul Uyub (ayıpları örten) olarak adlandırmıştır. Ama eğer bir günahkâr aşırı hayâsızlık ve küstahlık içinde herkesin gözleri önünde günah işler ve haysiyetinden korkmazsa, bu durumda artık böyle bir kimsenin günahlarını örtmenin ve haysiyetini korumanın bir anlamı da kalmamaktadır.
Nitekim Allah Resulü’nden şöyle buyurduğu nakledilmiştir: “Her kim tövbe ederse, Allah tövbesini kabul eder; organlarına günahlarını örtmesi emredilir; yeryüzü parçalarına da günahlarını örtmesi emredilir; amelleri yazan kâtiplere de yazdıkları şeyler unutturulur.”
Muaviye b. Veheb şöyle diyor: “İmam Sadık’ın şöyle buyurduğunu işittim: “Mümin kul halis bir şekilde tövbe edince; Allah onu sever, dünya ve ahirette günahlarını örter.” Ben (Muaviye b. Veheb) şöyle dedim: “Allah onun günahlarını nasıl örter?” İmam (a.s) şöyle buyurdu: “Amel kâtiplerine yazdıkları günahları unutturulur. Böylece Allah’ı gördüğünde en küçük bir günahına şahitlik edecek herhangi bir şahit kalmaz.”
7- Kötü Amellerin Silinip Yerine İyiliklerin Geçmesi
Allah-u Teala lütuf, kerem ve ihsanıyla, kul tövbe ettikten sonra kötü amellerini silmekte ve yerine iyilikleri geçirmektedir. Nitekim Ebu Zer’in Resulullah’tan (s.a.a) naklettiği bir rivayette şöyle yer almıştır: “Kıyamet günü olduğunda bazı kimseler getirilir. Allah-u Teala kula küçük günahlarının sunulmasını ve büyük günahlarının örtülmesini emreder ve kula şöyle denir: “Sen falan gün bir küçük günah işledin.” Kul da o günahını itiraf eder. Ama kalbi büyük günahlardan dolayı korku ve titreme haleti içindedir. Burada Allah dilerse kula lütfeder ve her kötülüğünün yerine iyiliğin koyulmasını emreder. Kul şöyle arz eder: “Ey Rabbim! Benim bir takım büyük günahlarım da vardır, ama burada göremiyorum.”
Ebu Zer şöyle diyor: “Bu esnada Peygamber (s.a.a) dişleri görünecek şekilde tebessüm etti ve daha sonra da şu ayeti tilavet buyurdu: “İşte Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir.” -
8- Günahkâr Gencin İkrar ve İtirafı
Mensur b. Ammar şöyle diyor: “Bir gece evden dışarı çıktım. Bir evin kapısından geçince, içeriden bir gencin yalvarıp yakararak Allah’a şöyle arz ettiğini işittim: “Ey Allah’ım! Sana karşı günah ettiğim zaman muhalefet ve isyan amacı içinde olmadım. Nefsimin istekleri bana üstün geldi, şeytan beni aldattı, sonunda kendime zulmettim ve senin gazabına maruz kaldım.”
Bu sözleri işitince başımı kapının arasına dayadım ve Kurân’dan şu ayeti okudum: “Ey iman edenler! Kendinizi ve çoluk çocuğunuzu cehennem ateşinden koruyun; onun yakıtı, insanlar ve taşlardır; görevlileri, Allah’ın kendilerine verdiği emirlere baş kaldırmayan, kendilerine buyrulanları yerine getiren pek haşin meleklerdir.”
Bu ayeti okuduğum zaman o gencin feryadı yükseldi ve ben de o kapıdan geçip gittim.”
Ertesi sabah o kapıdan geçince, yaşlı bir kadının yalvarıp yakararak şöyle dediğini işittim:
“Benim bir çocuğum vardı ki geceleri Hak Teala’nın korkusundan ağlıyordu. Dün akşam yine münacat ettiğinde birisi geldi, kafasını kapının arasına dayadı, Hak Teala’nın azap ayetlerinden birini okudu. Bunun üzerine çocuğum feryat etti, şiddetle ağladı ve sonunda da ruhunu yaratıcıya teslim etti.”
Ben şöyle dedim: “Ey anne! O ayeti ben okudum ve çocuğunun ruhunun beka âlemine göçmesine ben sebep oldum. Eğer izin verirsen onu ben yıkayayım.” Anne şöyle dedi: “Evet, olur!”
Üzerinden kadife parçayı kaldırınca gencin boynunda bir parça bezin olduğunu gördüm, boynundaki bez parçasını açınca da yeşil hatla göğsüne şöyle yazıldığını gördüm: “Biz bu kulu tövbe suyuyla yıkadık.”
9- Yunus’un Kavmi
Yunus’un kavmi, Yunus’un kendilerini terk ettiğini ve başka bir diyara gittiğini anladıklarında ve azabın belirtilerini görüp azap ve yok oluş ve helak olacaklarına yakin ettikleri zaman, merhamet sahibi bir âlimin hidayetiyle yegâne çözümün merhamet sahibi ve günahları bağışlayan Allah’ın huzuruna acizlik, özür dileme, yalvarıp yakarma ve günahlarını itiraf etmekte olduğunu anladılar. Böyle bir halle büyük, küçük, yaşlı, genç, kadın ve erkek eski elbiselerini giyerek, yalın ayak çöllere düştüler, erkekler bir tarafa, kadınlar diğer bir tarafa, süt ile beslenen çocuklar da annesinin kucağından ayrılıp çölün bir köşesinde kala kaldılar. Hep birlikte ağlayıp yakararak tövbe etmeye başladılar. Öyle ki hatta hayvanları bile acı acı inlemeye başladı. Hak Teala’nın vahdaniyetine şehadette bulundular. Yürekler yakan aşk dolu bir münacata koyuldular. Tövbe ve pişmanlık içine girdiler, şirk ve isyandan vazgeçtiler ve onlardan bir grup şöyle dua etti:
“Rabbimiz! Yunus bizlere, mükâfata müstahak olmamız için köleleri özgür kılmamızı istemişti; bizlere, nerede çaresiz bir kimse görürsek yardımına koşmamızı istemişti; biz de senin çaresiz kullarınız; senden başka feryadımıza ulaşacak kimse yoktur; o halde bize yardım et.”
Onların yalvarıp yakarmaları, içler acısı münacatı, merhamet sahibi yüce Allah’ın huzurunda kabul görünce, canlarının kurtuluş beraati nazil oldu, azap ve yıldırım dolu bulutlar başlarının üzerinden gitti, yerine rahmet ve lütuf bulutları geldi. Onların tümü tövbesi kabul olduğu için hoşnutluk ve sevinç içinde şehirlerine geri döndüler, kendi doğal işlerine koyuldular.
Hak Teala’ya teveccüh etmek, acizliğini ve kusurunu bildirmek, özür dilemek, pişman olmak, mağfiret dilemek, günahlarını itiraf etmek, tövbenin hakiki öğelerindendir. Gerçek sevgili olan Allah-u Teala’nın lütuf, rahmet, mağfiret ve bağışlama sebeplerindendir.
10- Ahmed Hozreveyh ve Hırsız
Hak Teaa’nın ahlakıyla ahlaklanan kimseler, herkese karşı o ahlak üzere davranırlar ve hakikatte onların ahlak ve davranışları, Hak Teala’nın ahlak ve davranışlarının bir örneği ve yansımasıdır. Rivayet edildiği üzere bir hırsız Ahmet Hozreveyh’in evine girdi. O evde çalmaya değecek bir şey bulamadı. Eli boş olarak, Ahmed’in evinden dışarı çıkmak isteyince, Ahmed’in büyüklük ve yüceliği hırsızın eli boş olarak evinden çıkmasına engel oldu ve ona şöyle seslendi: “Ey hırsız! Eli boş olarak evimden gitmene razı değilim. Kuyudan bir kova al, tövbe guslünü yap. Daha sonra abdest al, namaz kıl, tövbe ederek mağfiret dile. Böylece belki bir vesile ortaya çıkar da eli boş olarak evden çıkmamış olursun.” Şafak sökünce bir büyük şahıs Şeyh’e yüz eşrefi hediye etti. Şeyh o yüz eşrefiyi hırsıza verdi ve şöyle buyurdu: “Bu bir gece ibadet ve ihlâsının sadece zahiri mükâfatıdır. Hırsız öyle bir halete büründü ki bütün günahlarından tövbe etti ve Allah’a yöneldi.”