Yüce Allah İslam'ı bizim hanedandan başlattı ve sonuna kadar da bizim hanedanla götürecektir. Lakin senin benden onunla biat etmemi istediğin Yezid şarapçı ve eli masum insanların kanına bulaşmış biridir. Yezid, ilahi emirlerin hürmetini kıran ve halkın gözü önünde aleni bir şekilde günah işleyen biridir. Acaba benim gibi asil bir hanedana mensup olan ve onca parlak mazisi ve geçmişi olan birinin Yezid gibi fasık biri ile biat etmesi reva mıdır?
İmam Hüseyin (a.s) bu sözleri ile Muaviye'nin fasık oğlu Yezid'le biat etmeme ve onun hükümetini tanımama konusunda tutumunu açık ve net bir şekilde beyan etti. İmam Hüseyin (a.s) hanedanının seçkin sıfatlarını ve neden kendisi ve hanedanı imamet ve ümmetin önderliğine layık olduğuna yönelik delillerini saydıktan sonra Yezid'in neden böyle bir makamı ve toplumun liderliğini hak etmediğini de beyan etti. Gerçekte İmam Hüseyin (a.s) bu sözleri ile hiç bir salahiyeti olmadığı halde Müslümanların kaderine hükmetmek isteyen ve fesadı yaygınlaştırarak İslam ümmetini saptırmaya çalışan bir gücü kırmak istiyordu.
İmam Hüseyin (a.s) Yezid Bin Muaviye'nin Ebu Sufyan hanedanının İslam ve Kur'an-ı Kerim ile mücadele bağlamındaki kirli amaçlarını münafıkça ve İslamî hilafet kisvesinde gerçekleştirmek istediğini çok iyi biliyordu. İmam Hüseyin'in (a.s) bu kararı o dönemde bazı seçkin insanların tepkileriyle karşılaştı. Bu şahsiyetlerden biri ve İmamın kararından kaygı duymaya başlayan kişi, Hz. Ali'nin (a.s) oğullarından Muhammed Hanefiyye idi. Taberi ve diğer bazı tarihçilerin anlattığına göre Muhammed Hanefiyye, İmam Hüseyin'in (a.s) huzuruna çıktı ve şöyle dedi:
"Kardeşim, sen halk arasında en aziz ve en sevilen insansın ve ben hayır ve maslahat gördüğüm şeyi sana söylemekle yükümlüyüm. Bence siz şimdilik mümkün mertebe belli bir kentte ikamet etmeyin ve kendinizi ve hanedanınızı Yezid'in ulaşabileceği noktalardan ve bu kentlerden uzak tutun ve oradan elçiler göndererek halkın desteğini kazanmaya çalışın. Eğer sana biat ederlerse Allah'a şükredersin ve eğer başkası ile biat ederlerse yine sana bir zarar gelmiş olmaz."
İmam Hüseyin (a.s) Muhammed Hanefiyye'ye şöyle karşılık verdi:
Muhammed Hanefiyye'nin ısrarını ve yürek yakmasını gören İmam Hüseyin (a.s) sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kardeşim, Rabbim sana mükâfatını versin ki hayırseverlik ve maslahatla ilgili görevini yerine getirdin, ama ben görevimi senden daha iyi biliyorum ve Mekke'ye gitmeye karar verdim. Ben ve kardeşlerim ve kardeşlerimin çocukları ve bazı izleyenlerim bu yolculuk için hazırlanıyoruz, çünkü bunlar da benim gibi düşünüyor ve amaç ve hedefleri benim amaç ve hedeflerimle aynı. Senin üzerine düşen görevse Medine'de kalman ve benim yokluğumda Emevilerin sinsi hareketlerini gözetlemen ve bu bağlamda gerekli bilgileri bana ulaştırmandır."
İmam Hüseyin (a.s) bu hareketi başlatmadan ve Yezid'le yüz yüze gelme konusunda karar alırken defalarca büyük ceddi Allah resulünün (s.a.a) mezarını ziyaret etti. Tarih kitaplarında nakledilen bu ziyaretler o hazretin bu yolculuktan maksadını beyan ediyor.
İmam Hüseyin (a.s) ziyaretlerinden birinde şöyle diyor: ‘Ey yüce Rabbim, bu mezar senin peygamberin Muhammed'in (s.a.a) mezarıdır ve ben senin peygamberinin kızının oğluyum ve şimdi senin de bildiğin bir mesele ile karşı karşıyayım. Ey yüce Rabbim, marufu ve iyiliği severim ve münkir ve kötülükten nefret ederim. Ey celal ve keramet sahibi Rabbim, bu mezarın ve içinde yatan kişinin hürmetine senden, senin ve peygamberinin rıza ve hoşnutluğu onda olan bir yol göstermeni istiyorum.
İmam Hüseyin (a.s) bu ziyaretinde başlatmak istediği hareketin önemine işaret ediyor. İmam iyilikleri seviyor ve kötülüklerden nefret ediyor ve bu hakkı sevme ve batıldan nefret etmenin gereği, hakkı güçlendirecek ve batılı etkisiz hale getirebilecek her şeyi kabul etmeye hazır olmaktır, hatta bu hazırlık insanın canını feda etmeyi gerektirse bile.
irib