Tarihe adlarını altın harflerle yazdıran kişileri ötekilerden ayırt eden özellikleri bulunmaktadır. Peygamberler ve bütün peygamberlerin en üstünü olan peygamber efendimizin (s.a.a.) evrenselleşmiş bazı özellikleri vardır. Bu makalede Kur'an ve Nehcul Belağa’ya göre yüce İslam peygamberinin (s.a.a) birkaç özelliğine değineceğiz. Öncelikle Kur'an açısından Hz. Peygamberin (s.a.a.) bazı özelliklerine bakacağız.
1- Halktan Olması:
“O ümmiler içinde onlardan bir rasül seçmiştir.”[1] Ve “Kuşkusuz size içinizden bir rasül gelmiştir.”[2] Gibi ayetler, peygamberimizin (s.a.a.) halktan birisi olduğunu göstermektedir. Halkın itimadını ve güvenini beraberinde getiren böyle bir özelliğe ilave olarak, insanlarının sıkıntılarından haberdar olmaya ve onların hidayeti için daha çok uğraşmaya da neden olmaktadır.
2- Ümmi yani Ders Okumamış Olması:
Araf suresinin 157–158. ayetlerine ilave olarak Ankebut suresinde de şöyle buyrulmaktadır:
Sen bundan önce bir kitap okumuyordun, elinle de yazmıyordun. Öyle olsaydı o zaman iptalciler kuşkulanırlardı.[3]
Yazmak ve okumak bir üstünlük olsa da, ancak peygamberimiz (s.a.a.) hususunda ümmi olmak daha önemli bir üstünlüğe sahipti. Çünkü peygamberlik görevinin ulaştırılmasında dinin ilahi olması çok açık olmalı ve muhalifleri çaresiz bırakmalıdır.
3- Güzel Ahlak:
Şefkat, merhamet, sabır, dayanıklılık, doğruluk, güvenilirlik, cesaret ve cömertlik… gibi nitelikler onun yolunun doğru olduğunu göstermekteydi. Kur-an, bu konuda peygamberimizi (s.a.a.) şöyle tanıtmaktadır:
Kuşkusuz sen büyük bir ahlak üzeresin.[4]
Peygamberimizin (s.a.a.) güzel ahlaklı olması, Arabistan yarım adasında çok etkili olmuştu. Onlar onu incitiyorlar, ancak o onlara öğüt veriyordu. Onlar onun mübarek başına kül döküyorlar, o onlar için üzülüyordu.
4- Muhabbet ve Yumuşak Kalplilik:
Kur-an’ı kerim, peygamberimizin (s.a.a.) yumuşak kalpliliği konusunda şöyle buyurmaktadır:
Allah’ın rahmeti nedeniyle, sen onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, çevrenden dağılır giderlerdi.[5]
Bu ayet, peygamberimizin (s.a.a.) uhud savaşındaki muhalifleri ve savaştan kaçanları bağışlamasıyla ilgili olarak nazil olmuştur. Ancak genel olarak peygamberimizin (s.a.a.) sahip olduğu yumuşak kalpliliği de açıklamaktadır.
5- Sıkıntı ve Meşakkat Görmüş Olması:
Zuha suresinde şöyle buyrulmaktadır;
O seni yetim bulup barındırmadı mı? Seni şaşırmış bulup yola iletmedi mi? Seni fakir bulup zengin etmedi mi?
Sıkıntı çekmiş bir önder, toplumun yönetimi konusundaki öncelikli ihtiyaçları da tespit eder. Temel sorunların giderilmesiyle ilgilenir.
6- Doğru Yola İletmek İçin Hırslı Olması:
İlahi önderlerin tamamı, insanların doğru yoldan sapmış olmalarından dolayı çok sıkıntı çekmişlerdir. Ancak peygamberimiz (s.a.a.) kendisini tehlikeye atacak derecede üzülmekteydi. Kehf suresi peygamberimizin (s.a.a.) durumu şöyle nitelendirmektedir:
Herhalde sen, onlar bu söze iman etmiyorlar diye üzüntüden kendini helak edeceksin.[6]
Başka bir ayette de şöyle buyrulmaktadır:
Herhalde sen, iman etmiyorlar diye neredeyse kendini helak edeceksin.[7]
Müfessirlerin bir kısmı yukarıdaki ayetin iniş nedeniyle ilgili olarak şöyle söylemişlerdir:
Peygamberimiz (s.a.a.) Mekke halkını defalarca tevhide davet etmişti. Ancak onlar iman etmemişlerdi. Bundan dolayı peygamberimizin (s.a.a.) mübarek yüzlerinde rahatsızlık izleri belirmişti.[8]
Hz. Ali’ye (a.) Göre Peygamberimizin (s.a.a.) Özellikleri
1- Rahmet:
Müminlerin Emiri Ali (a.) peygamberimizin (s.a.a.) özelliklerini açıkladıktan sonra şöyle buyurmaktadır:
Ahlak bakımından, bütün temizlerden daha temiz ve cömertlik bakımından herkesten daha sürekli idi.[9]
2- Gönül Doktoru:
Peygamberimiz (s.a.a.) insanların manevi hastalıkların tedavisi konusunda doktorluk görevini de yerine getirmekteydi. Kuşkusuz hastanın kendisine gelmesini bekleyen bir doktor olarak değil. Tam tersine onların ayağına gidiyordu. Tedavi iki şekildeydi; Merheme ihtiyacı olan tedavi ve dağlamaya ihtiyacı olan tedavi. Bu konuda Ali (a.) peygamberimizi (s.a.a.) şöyle nitelendirmektedir:
O, tıbbiyle sürekli hastaların etrafında dönen bir doktordu. Gerekli olan yerler için merhemlerini güzelce hazırlardı. Yaralı bölgeleri dağlamak için malzemelerini eritmişti. Kendi ilaçlarıyla şuursuz kalpler, sağır kulaklar, tat diller, unutulmuş hastalar ve avareler peşindeydi.[10]
3- Dünyaya Önem Vermeyişi:
Hz. Ali (a.s) başka bir hutbede de peygamberimizin (s.a.a.) dünyaya ilgisizliğini şöyle açıklamaktadır:
O dünyayı çok değersiz buluyordu. Başkalarının gözünde de küçük göstermeye çalışıyordu. Onu aşağı ve rezil olarak değerlendiriyor ve başkalarının yanında da horluyordu.
Hz. Ali (a.s) devamında şöyle buyurdu:
O bütün kalbiyle ve ruhuyla dünyadan yüz çevirmişti.[11]
Hz. Ali (a.) peygamberimizin (s.a.a.) dünya ile vedalaşmasını şöyle nitelendirmektedir:
O dünyadan aç bir karınla gitmiştir. Huzur dolu bir kalp ile ahirete girmiştir. Yolunda gittiği süre içinde taş üstüne taş koymamış ve böylece rabbinin davetine icabet etmiştir.(yani kendisi için ev ya da bina gibi bir şey yapmamıştır.)[12]
4- Alçak Gönüllü Olması:
Hz. Ali (a.s) şöyle buyurmaktadır;
Peygamberimiz (s.a.a.) halısız yere otururdu. Kölelerin oturduğu gibi oturur ve tevazulu olarak yemek yerdi. Kendi elleriyle elbiselerini ve ayakkabılarını yamardı. Bineğe eyersiz binerdi. Hatta arkasına da birini bindirirdi. Odasında üzerinde resim bulunan bir perde görünce eşine seslenerek şöyle buyurdu;
Onu benden gizleyin. Çünkü onu gördüğüm zaman dünyayı ve onun gelip geçici dış görünüşünü hatırlıyorum.[13]
ABNA.İR
-------------------------------------------------------------------------------
[1] Cuma: 2
[2] Al-i İmran: 164, Tövbe: 128
[3] Ankebut: 48
[4] Kalem:4
[5] Al-i İmran:159
[6] Kehf:6
[7] Şuara:3
[8] Tefsiri Numune: C.15,S.185
[9] Nehcul Belağa: Hutbe-i 105
[10] Nehcul Belağa: Hutbe-i 109
[11] Nehcul Belağa: Hutbe-i 109
[12] Nehcul Belağa: 160
[13] Nehcul Belağa: 160
source : abna24