Bu ayet bir taraftan İslam’a olumsuz cevap verip kafir olanları kapsamaktadır. Bu kimseler zalimlerdir ve Kur’an hakikatlerini derk etmekten mahrumdurlar. [48]
Diğer taraftan ise zahirde Müslüman olan; Allah’ın mucize, apaçık delil ve hidayetlerini gören, bu konuda bir bilince varan, ama batınlarında ve hakikatte Allah’ın emrine teslim olmayan, hatta Allah’ın emrini gizlemeye çalışan kimseleri kapsamaktadır. [49]
Bunların işi zalimce bir iştir. “Yoksa siz, İbrahim, İsmail, İshak, Ya'kub ve esbâtın yahudi, yahut Hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? De ki: Siz mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı? Allah tarafından kendisine (bildirilmiş) bir şahitliği gizleyenden daha zalim kim olabilir? Allah yaptıklarınızdan gafil değildir.”[50]
Bunlar, hasta bir ruh, günah dolu bir kalp ve küstahça ilahi hidayetleri gizlemeye çalışan kör kalpli kimselerdir. “Yolculukta olur da, yazacak kimse bulamazsanız (borca karşılık) alınmış bir rehin de yeterlidir. Birbirinize bir emanet bırakırsanız, emanet bırakılan kimse emaneti sahibine versin ve (bu hususta) Rabbi olan Allah'tan korksun. Şahitliği, bildiklerinizi gizlemeyin. Kim onu gizlerse, bilsin ki onun kalbi günahkârdır. Allah yapmakta olduklarınızı bilir.”[51]
Zalimlerden bu grubu, Kur’an’ı anlamada insanların en mahrum olanıdır. Bunlar, gerçi zahirde Müslüman’dırlar, belki de gece gündüz Kur’an okumakla meşguldürler, ama Kur’an’dan sadece Allah’ın ve bütün lanet edenlerin lanetini elde etmekten başka bir nasipleri yoktur.
“İndirdiğimiz açık delilleri ve hidâyet yolunu -kitapta onu insanlara apaçık göstermemizden sonra- gizleyenler yok mu, işte onlara hem Allah hem de bütün lânet ediciler lânet eder.”[52]
Evet, Allah’ın yolundan sapan, hidayet yolunu derk etmek istemeyen, hatta sapıklık peşinde koşarak başkalarını da saptırmaya çalışan kimselere lanet olsun. Kur’an bu grup hakkında şöyle buyurmuştur: “Kim Allah'a karşı yalan uydurandan daha zalim olabilir? Onlar (kıyamet gününde) Rablerine arz edilecekler, şahitler de: İşte bunlar Rablerine karşı yalan söyleyenlerdir, diyecekler. Bilin ki, Allah'ın lâneti zalimlerin üzerinedir!”[53]
Şüphesiz bu kimselerin kendilerine, dine ve Kur’an’a verdikleri zarar açık bir şekilde küfür yolunda yürüyen kimselerin verdiği zarardan çok daha fazladır. Bunlar tümüyle Kur’an’ı anlamaktan, ilahi ayetlerdeki hakikatleri derk etmekten mahrum ve nasipsiz kimselerdir. İnsanların en hüsrana uğramışları sayılmaktadır. “Şüphesiz onlar, ahirette en çok ziyana uğrayanlardır.”[54]
O halde Allah’tan bizleri zulümden uzaklaşmasını ve zalimler grubundan kurtarmasını dileyelim ki, Allah’ın düşmanlarına alay konusu olmayalım, Allah’ın sözlerini hakkıyla anlayalım ve güzelliklerinden nasiplenelim. “Musa, kızgın ve üzgün bir halde kavmine dönünce: “Benden sonra arkamdan ne kötü işler yapmışsınız! Rabbinizin emrini (beklemeyip) acele mi ettiniz?” dedi. Tevrat levhalarını yere attı ve kardeşinin (Harun'un) başını tutup kendine doğru çekmeye başladı. (Kardeşi): “Anam oğlu! Bu kavim beni cidden zayıf gördüler ve nerede ise beni öldüreceklerdi. Sen de düşmanları bana güldürme ve beni bu zalim kavimle beraber tutma!” dedi.”[55]
[48] Bkz. Kur’an-ı Kerim, Bakara suresi, 254. ayet, “Kafirler, işte onlar zalim olanlardır.”
[49] Kur’an’a yönelen bir kimse Kur’an’ın sıradan bir kitap olmadığını aksine semavi bir kitap ve bütün insanlar için Allah’ın ebedi bir mucizesi olduğunu bilmelidir. Bu kitabın tümünde ilahi nur ve hakikatler vardır. İlim ve hikmet sahibi olan Allah’ın sözüdür. İnsan bu inançta ne kadar kökleşirse, nasibi de o kadar artar. Bu inancın ne kadar zayıf olursa, Kur’an’dan nasibi de bir o kadar az olur. Kur’an ayetleri böyle bir kimse için kabul edilmez, bilinmez ve yabancı bir konumdadır. Evet, niyet ve amelde insanın inançlarını sarsan şey, kesinlikle Allah’a, insanlara veya kendisine zulüm köklerine dayanmaktadır.
[50] Bakara suresi, 140. ayet
[51] Bakara suresi, 283. ayet
[52] Bakara suresi, 159. ayet
[53] Hud suresi, 18. ayet
[54] Hud suresi, 22. ayet
[55] A’raf suresi, 150. ayet
source : tebyan