إِنَّمَا يُرِيدُ اللَّهُ لِيُذْهِبَ عَنكُمُ الرِّجْسَ أَهْلَ الْبَيْتِ وَيُطَهِّرَكُمْ تَطْهِيرًا
"Ey Ehl-i Beyt! Allah sizen her çeşit pisliği, suçu gidermek ve sizi tertemiz bir hale getirmek diler." (Ahzab, 33).
tathir ayeti
Şüphesiz ki Allah"ın tertemiz kıldığı ve her türlü pisliği giderdiği şahıslardan maksat, beş zat yani "Al-i Abâ"dır. Bu da bu beş zatın mahlukatın en üstünü ve yeryüzündeki tüm insanların faziletlisi olduklarının en büyük delillerindendir. Bu beş değerli zat ise Resulullah (s.a.a) Hz. Ali (a.s) -ki Kur"an"da Resulullah"ın nefsi olarak vasıflandırılmıştır-, Peygamber"in bir parçası ve aynı zamanda rızası, Peygamber"in rızası: gazabı da peygamber"in gazabı olan Hz. Fatıma (a.s) ile nübüvvet bahçesinin iki gülü ve cennet gençlerinin efendisi ve şehid olan Hz. Hasan ve Hüseyin"den (a.s.) ibarettir.
Kesin deliller ve apaçık burhanlar da cübbe (aba) altında toplananların ve haklarında bahsedilen ayetin nazil olduğu kimselerin bu beş mukaddes zattan ibaret olduğunu ispatlamaktadır. [1]
Bunlardan başka hiç kimse bu önemli işe katılmamış ve bahsedilen Abâ"nın altında bunlardan başka hiç kimse girmiştir.
Celaluddin-i Suyuti "Ed Durr-ul Mensur" adlı kitabında[2] mezkur ayetin tefsirinde muhtelif senetlerle ayetteki Ehl-i Beyt"ten muksadın bu beş mukaddes zat olduğuna delalet eden yirmi rivayet nakletmektedir.
Bu babda Peygamber"den nakledilen rivayetlerden birini zikretmek yeterlidir. Peygamber bir hadisinde şöyle buyurmaktadır.[3]
"Bu ayet, beş kişi hakkında nazil olmuştur. Yani ben, Ali, Hasan, Hüseyin, ve Fatıma hakkında."[4]
Bütün İslam mezhepleri bu hususta ittifak etmişlerdir ki "bir gün peygamber, Hasan, Hüseyin, Ali ve Fatıma"yı (aleyhimusselam) bir araya topladı ve hepsini kendisi de dahil cübbesinin altına aldı. Bu ameliyle kendilerini diğerlerinden tamamıyla ayırda ki artık sahabe veya Peygamber"in yakınlarından birisi de bu önemli işe katılmasın. Daha sonra da haklarında nazil olan bu ayet-i şerifeyi okudu:
"Ey Ehl-i Beyt! Gerçekten de Allah sizden her çeşit pisliği, suçu gidermek ve sizi tertemiz bir hale getirmek diler." (Ahzap, 33).
İslam Peygamberi, Ehl-i Beyt"ini cübbesi altına topladı ki bu vesileyle hakikatin çehresindeki tüm şek ve şüphe perdeleri kalksın ve değerli inciler sedeften ayrılsın ve insanlar bu mukaddes zatların makam ve mevkisini anlasınlar.
Tathir ayetinin nazil olmasıyla da onların nurani ve melekuti hakikati bir daha açığa çıktı ve bu velayet yıldızlarının nuru daha da bir ışıklandı ve parlamaya başladı.
Gerçekten de bu nurlu hakikatleri daha da iyi tanıttığı için Allah"a şükran borçluyuz.
Ayrıca Peygamber bu kadarla da iktifa etmedi. Mezkur ayetin bu beş zat hakkında nazil olduğunu önemle vurgulamak için mübarek ellerini cübbenin altından altından dışarı çıkararak gökyüzünü doğru açtı ve şöyle buyurdu:
"Allah"ım bunlar benim Ehl-i Beyt"imdir. Bunlardan her türlü pisliği (günahı, suçu) gider ve onları tertemiz kıl." Sonra da aynı cümleyi defalarca tekrar etti.
Bu olay, Peygamber"in eşi Ümmü Seleme"nin evinde vuku bulmuştur. Ümmü Seleme de bu olaya bizzat çok yakından tanık olmuş ve Resulullah"ın (s.a.a) tatlı ve manalı sözlerini çok yakından duymuştu. Ümmü Seleme, Peygamber"e şöyle dedi: "Ey Resulullah, acaba ben de sizden miyim?" Sonra da cübbeyi kenara iterek, altına girmek istedi. Ama Peygamber O"nun elini kenara iterek cübbesinin altına girmesine engel oldu ve O"na şöyle buyurdu: "Sen hayr üzeresin." [5] Yani sen hayırlı ve iyi bir kadınsın (ama Ehl-i Beytim"den değilsin.)
allah
Ey Resulullah"ı tanıyan ve O"nun ismet ve hikmet derecesinden haberdar olanlar, sözlerine ve yaptıklarına değer biçenler, Peygamber"in ayeti kerimeyi tebliğ ederken bu zatları abanın altına toplamasına, onları diğerlerinden ayırt etmesine, ayette bunların kastoluluduğunu tekidle vurgulamasından başka bir açıklık getirebilirmisiniz?
Peygamber"in buyurduğu "Ey Allah"ım, bunlar benim Ehl-i Beyt"imdir. Her türlü pisliği onlardan gider ve onları tertemiz kıl." sözlerinden bu ayetin beş zata ait olmasından başka bir şey anlıyor musunuz?
Acaba azamet ve makam sahibi olan Ümmü Seleme"nin elinden abayı çekmesi ve cübbenin altına girmesine engel olmasından, mezkur sözden başka bir şey anlaşılıyor mu? Nereye gidiyorsunuz? Ne yapmak istiyorsuzun? Allah, Peygamber"in tavsifinde şöyle buyuruyor: "Şüphe yok ki Kur"an büyük bir elçinin sözüdür, kuvvetlidir, Arş sahibinin katında kadri yüce, itaat edilir, emniyetlidir de sizinle konuşan, deli değildir" ki Ehl-i Beyt"ini cübbenin altına toplamas aber bir iş, buyurmuş olduğu "ey Allah"ım bunlar benim Ehl-i Beyt"imdir." sözü, hezeyan ve Ümmü Seleme"nin cübbenin altına girmesini engellemesi faydasız bir şey olsun. (Haşa).
Peygamber, kendi istek, düşünce ve tutkularına göre konuşmaz. Bu yalnızca vahyolunmakta olan bir vahiydir. O"na Şedid-ul Kuvâ olan Cebrâil öğretmiştir.
Elbette Ehl-i Beyt"in cübbe altında bir araya toplanması defalarca vaki olmuştur. Peygamber-i Ekrem bu ameli birkaç defa tekrar etmiştir. Öyle ki bazıları zikredilen ayetin de birkaç defa nazil olduğunu zannetmişlerdir.
Ama doğrusu şudur ki mezkur ayet bir defadan başka nazil olmamıştır. Ama maslahat gereği bu amel birkaç defa tekrarlanmıştır. Yani bir defa ayetin nazil olduğu Ümmü Seleme"nin evinde[6] ve bir defasında da büyük İslam kadını Fatıma"nın (a.s.) evinde her defasında bir araya toplandıklarında Peygamber-i Ekrem (s.a.a.) Mezkur ayeti de tilavet ediyordu, ta kalpleri sayahlaşmış şüphe icad edenlerin sesini boğazlarında hapsetsin. Peygamber tathir Ayeti"nin sadece bu büyük zatlar hakkında nazil olduğunu ve başkalarını kapsamadığını anlatmak için elinden gelen her şeyi yaptı. [7] Öyle ki bunu ilan ederken fitnecilerin çeşitli fitne yollarına, nasibilerin hezeyanlarına yer bırakmadı.
Hatta ayet nazil olduktan sonra da Resulullah sabah namazına giderken Hz. Fatıma"nın (a.s.) kapısının önünden geçiyordu ve şöyle buyurdu:
"Ey Peygamber"in Ehl-i Beyti namaz vartidir. Şüphesiz ki Allah sizden her türlü pisliği gidermek ve sizleri tertemiz kılmak istemektedir."
Enes"e gore[8] altı ay, İbn-i Abbas"a göre yedi ay ve Nebani[9] ve diğerlerinin naklettiğine göre de sekiz ay boyunca Peygamber hak ortaya çıksın diye bu ameli tekrar etmiştir.
Bunca açık beyanat ve vazih delillerle hakikatın gün ışığına çıktığını ve bu hususta hiçbir şek ve şüpheye yer kalmadığını zannediyoruz. Basiretli ve hakikat ehli kimseler için hiç bir şüpheye yer kalmasa gerek.
Ama Ehl-i Beyt düşmanları, yani Beni Ümeyye ve Hariciler büyük zahmetlere katlanarak bu hakikat karşısında gözelirini kapatarak hakikatın nurlu güneşini görmezlikten gelmeye çalıştılar. Herbirisi bir yol tutarak inat üzere şöyle dediler: "Bu ayet Peygamber"in eşleri hakkında nazil olmuştur." Kendi fasid ve yanlış görüşlerini isbat etmek için de ayetin zahiri akışına bakıp delil getirerek şöyle dediler:
"Ehl-i Beyt yani Peygamber"in eşleri, Zira onlar da Peygamber"in ailesi idiler."
Ehl-i Beyt"in katı düşmanlarından olan İkrime ve Mukatil b. Süleyman bu hususta oldukça ısrar ve inatçılık ediyordu.
Özellikle de İkrime bu hususta çok inatçı biriydi. Pazar ve çarşılarda geziyor ve feryad ederek bu ayetin Peygamber"in eşleri hakkında nazil olduğunu söylüyordu. [10] O bu ayetin Ehl-i Kisa ile hiçbir ilgisi olmadığını beyan ediyor ve bu iddiasını ispat etmek için de ayetin zahirini delil gösteriyordu.
İkrime"nin bu işi beklenmeyen bir şey değildir. Zira O Ali b. Ebi Tabil"in en katı düşmanlarından biriydi ve halkı sürekli Hz. Ali"den (a.s.) uzaklaştırmaya çalışıyordu.
-----------------------------------------------------------
[1]- İmam Bağavi, İbn-i Hazin ve müfessirlerden çoğu bu meseleyi Ebu Said-i Hudri ile tabiinden olan Mücahid, Kutade vb. kimselerden nakletmiştir. (Eş Şeref-ul Müebbed liali Muhammed/Yusuf b. İsmail-i Nebhani"nin eseri.) Daha fazla bilgi için imam Ebi Ebi Bekr Şihabuddin Alevi (r.a.)"nın Reşfet-us Sadi kitabına bakınız.
[2]- Şeref-ul Müebbed kitabından naklen
[3]- İbn-i Cerir ve Taberani muhtelif senetlerle bu haberi nakletmektedir. İbn-i HAcer de "Sevaik" adlı kitabında ve Nebehani de "Şeref-ul Müebbed" adlı kitabında (sf. 7) bu rivayetleri nakletmişlerdir.
[4]- İmam Ahmed b. Hanbel de (Sevaik-u Muhrika"nın nakli üzere) Ebu Said-i Hudri"den nakletmektedir ki bu ayet beş kişinin yani Peygamber, Ali, Fatıma, Hasan, Hüseyin hakkında nazil olmuştur.
Bu hadisi diğer birçok muhaddis ve müfessirlerde nakletmiştir. Vahidi, Esbab-un Nüzul"da Ebu Said"den ve İmam Sa"lebi de kendi tefsirinde nakletmiştir.
[5]- Ahmed b. Hanbel kendi "Müsned"inde (6. cüz 323 sayfa) Ümmü Seleme"den nakletmektedir ki Peygamber, Fatıma"ya (a.s.) "Eşin Ali ile çocukların Hasan ve Hüseyin"i yanıma getir." diye buyurdu. Fatıma"da (a.s) onları alıp Peygamber"in huzuruna getirdi. Sonra da hepsinin üzerine Fedeki cübbesini örttü. Daha sonra Peygamber mübarek ellerini onların üzerin koyarak şöyle buyurdu: "Allah"ım, bunlar Muhammed"in (s.a.a) Ehl-i Beyt"idir. Rahmet ve bereketin Muhammed"e (s.a.a.) ve Ehl-i Beyt"ine olsun. Şüphesiz ki sen hamid ve mecidsin."
allah
Ümmü Seleme diyor ki: "Ben cübbeyi elimle kenara iterek altına girmek istedim. Ama Peygamber elimi iterek "Sen hayır üzeresin" diye buyurdu.
Bu hadisi Ebu İshak-ı Sa"lebi tefsirinde ve diğer muhaddis ve müfessirlerde kendi kitaplarında senediyle zikretmişlerdir.
İmam Ahmed b. Hanbel Müsned"inde (c. b sf. 292) Ümmü Seleme"den nakletmektedir ki: "Peygamber O"nun evindeydi. Fatıma içinde muhallebi pişirdiği taştan bir kapla geldi. Peygamber, O"na şöyle buyurdu:
"Eşini ve çocuklarını çağır."
Ümmü Seleme diyor ki: "Hepsi geldiler ve yatağının üzerinde oturmuş olan Peygamber"in yanına oturdular. O"nunla birlikte yemeğe koyuldular. Bir sekinin üzerine oturmuş, hayber malı bir cübbeyi de altına sermişti. Ben de odamda namaz kılıyordum. Sonra, Tathir Ayeti nazil oldu. Peygamber cübbenin fazlalığını alarak onların üstüne örttü ve sonra ellerini göğe doğru açarak şöyle buyurdu: "Allah"ım bunlar benim Ehl-i Beyt"imdur. Onlardan pisliği gider, onları tertemiz kıl."
Ben başımı odaya uzatarak, "Ya Resulullah, ben de sizlerden miyim?" dedim. Peygamber:
"Sen hayır üzeresin, Sen hayır üzeresin" diye buyurdu.
Bu hadisi İmam Vahidi, Eshabun Nüzul kitabında, Tathir Ayeti"nin altında, sf. 267"de; İbn-i Cerir-i Taberi"de El Kebir tefsirinde, İbn-i Münzer, İbn-i Ebi Hatem, İbn-i Murdeveyh ve Taberani ve diğerleri de kendi kitaplarında nakletmişlerdir.
Tirmizi, Hakim rivayeti sahih bilmeleriyle birlikte, İbn-i Ebi Cerir, İbn-ul Muner, İbn-i Mürdeveyh ve Beyhaki de Sünen kitaplarında farklı senetlerle Ümmü Seleme"den nakletmişlerdir ki:
"Bu ayet bizim evde nazil oldu. Ali, Fatıma, Hasan, Hüseyn de orada idiler. Peygamber sonra cübbesini onların üzerine örterek şöyle buyurdu: "Allah"ım, bunlar benim Ehl-i Beytim"dir. Onlardan pisliği gider ve onları tertemiz kıl."
Müslim de kendi sahihinde Ali"nin (a.s) faziletleri babında Amr b. Sa"d b. Ebi Vakkas"tan nakletmektedir ki: Muaviye, Sa"d"a şöyle dedi:
"Niçin sen Ali"ye sövmüyorsun?"
Sa"d şöyle cevap verdi: "Ben Peygamber"in Ali (a.s.) hakkında buyurduğu üç sözünü unutamadığım sürece Ali"ye sövmeyeceğim. Bu sözlerden birinin dahi benim hakkımda söylenmiş olmasını, dünyanın en iyi nimetlerine sahip olmaktan daha çok severdim.
Ali"ye kendisiyle birlikte savaşa götürmediği ve de "Ya Resulullah, beni kadın ve çocuklarla mı bırakıyorsun?" dediği bir zamanda Peygamber"in O"na şöyle buyurduğunu duydum:
"Sen Harun"un Musa"ya olan konumuna sahip olmak istemez misin? Sadece benden sonra artık Peygamber gelmeyecektir."
Hayber gününde de Peygamber"in şöyle buyurduğunu işittim:
"Yarın sancağı Allah ve Resulü"nü seven, Allah ve Resulü"nün de kendisini sevdiği birine vereceğim." Sonra da Peygamber"in yanına vardık. Peygamber şöyle buyurdu:
"Ali"yi yanıma çağırın. O"nu gözü ağrıdığı bir halde Peygamber"in huzuruna getirdiler. Peygamber mübarek tükürüğünü O"nun gözüne sürdü ve sancağı O"na teslim etti. Allah da O"nun eliyle zafer nasib etti. Mübahale ayeti nazil olunca da Peygamber Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin"i yanına cağırdı ve "Allah"ım bunlar benim Ehl-i Beytim"dir" diye buyurdu.
Hakeza Müslim kendi sahih"inde (Ehl-i Beytim faziletleri babı, c.2, sf. 331) Aişe"den nakletmiştir ki:
"Peygamber bir sabah üzerinde yünden bir siyah bir cübbe olduğu bir halde dışarı çıktı. Hasan O"nun yanına vardı. O"nu cübbesinin altına aldı, sonra da Hüseyin geldi, O"nu da cübbesinin altına aldı. Daha sonra Fatıma geldi, O"nu da cübbesinin altına aldı. Sonra da Ali geldi ve O"nu da cübbesinin altına aldı ve sonra da Tathir ayetini tilavet buyurdular."
Bu hadisi Ahmed b. Hanbel, Müsned kitabında (Aişe"nin hadisleri) ve İbn-i Cerir, İbn-i Ebi Hatem, Hakim, "El-Cem" beyn-es" sahiheyn" kitabının sahibi ve "El-cem" beynes Sihah-is Sitte" kitabının sahibe de kendi kitaplarında nakletmişlerdir. Daha fazla bilgi için İmam Ebi Bekr b. Şehabuddin Alevi"nin "Reşfet-üs Sadi" kitabına müracaat ediniz. Bu kadar naklettiğimiz rivayetler de basiret sahibleri için yeterlidir sanırız.
[6]- Geçen hadiste Ümmü Seleme"den nakledilen hadisler de buna delalet etmektedir.
[7]- Ahmed b. Hanbel"in Müsned"inde (4.cüz sf. 107) Vaile b. Eska"dan naklettiği rivayet de buna delalet etmektedir. "Fatıma"nın (a.s.) yanına vardım ve O"na Ali"nin (a.s.) nerede olduğun sordum. "Resulullah"ın yanına gitti." dedi.
Ben O"nu beklemeye koyuldum. Aniden Peygamber teşrif buyurdu. Ali, Hasan, Hüseyin de O"nunla birlikte idiler. Peygamber ve Ali, herbiri Hasan ve Hüseyin"den birinin elini tutmuştu. Peygamber, Ali ve Fatıma"yı yanına çağırdı. Hasan ve Hüseyin"i dizlerine oturttu. Elbisesini onların üzerine örttü ve şöyle dua etti:
"Allah"ım bunlar benim Ehl-i Beytimdir. Onlardan pisliği gider ve onları tertemiz kıl."
Bu hadisi ibn-i Cerir tefsirinde İbn-i munzer, İbn-i Ebi Şeybe, İbn-i Ebi Hatem, Taberani ve Beyhaki da Sünen kitaplarında, Hakimi-i Nişaburi (sahih hadis olduğunu vurgulayarak) ve diğer muhaddis ve hadis hafızları da Vaile"den nakletmişlerdir.
Nebehani de Şeref-ül Müebbed adlı kitabında (sf. 7) şöyle diyor:
Muhtelif tarihlerle nakledilmiştir ki, Peygamber taşrif buyurdu. Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin de O"nunla birlikte idiler. Her birisi birinin elinden tutmuş oldukları bir halde içeriye girdiler. Ali ve Fatıma"yı yanına çağırdı. Hasan ve Hüseyin"i dizlerine oturttu. Sonra da üzerlerine cübbesini örttü ve sonra da tathir ayetini tilavet buyurdular.
Ümmü Seleme dedi ki:
"Cübbeyi kenara iterek içine girmek istedim. Ama Peygamber elimi kenara itti. Ben "Ya Resulullah, ben de sizinleyim" dedim. Hazret "Sen Peygamber"in hanımlarındansın ve hayır üzeresin." buyurdular."
[8]- İmam Ahmed b. Hanbel Müsned"inde (c.3, s. 259). Enes b. Malik"ten naklediyor ki: "Peygamber altı ay boyunca sabah namazı için mescide gidince Fatıma"nın (a.s.) evine uğruyor ve şöyle buyuruyordu.
"Namaz ! Ey Ehl-i Beyt! Allah siz Ehl-i Beyt"ten pisliği gidermek ve sizi tertemiz kılmak istiyor."
Hakim de bu hadisi hakletmiş ve sahih bilmiştir. Tirmizi de bu hadisi hasen kabul etmiştir. İbn-i Ebi Şeybe, İbn-i Cerir, İbn-i Munzer, İbn-i Murdeveyh, Taberani ve diğerleri de Enes"ten nakletmişlerdir. Reşfet-üs Sadi (Ebi Bekr Şehabaddin-i Alevi) kitabına bakınız.
[9]- Şeref-ul Müebbed, sf. 8.
[10]- Öyle ki bir çok kimse bunu hakletmiştir. Vahidi Eshab-un Nüzul kitabında ve İbn-i Hacer de "Sevaik" kitabında bunu rivayet etmiştir.
source : tebyan