En güvenilir, en asil tarih ve hadis kaynaklarınca Peygamber'e iman eden ilk şahıs Emir-ül Müminin idi. Gerçi daha sonraları siyaset pençesi bu hususta bir takım şüpheler yaratmak istemişse de –eski ve yeni- tarih ve hadis kitapları açıkça bu konuyu belirtmiş, hiçbir şüphe ve tereddüde yer bırakmamıştır.[1]
Bazıları bunu kabul ederek, o koşullar altında bir çocuk olarak İmam'ı tanıtmakla böyle bir işin ehemmiyetini azaltmaya çalışıyorlardı.[2] Ama İmam'ın o durumdaki düşünce olgunluğunu bildiren yeterli deliller mevcuttur ve hatta İmam'ın yaşı da bu sorunu iyice aydınlatıyor.
Muhammed b. Abdullah el-İskafi, değerli "el-Mi'yaru vel- Müvazene" kitabında bu hususu ele almıştır. Özet olarak aktarıyoruz. Şöyle yazıyor:
Peygamber'in (s.a.v.) Ali'yi (a.s.) İslam'a nasıl davet ettiğini gördüğümüzde o zaman kendisinin bâliğ ve âkil olduğunu ve Peygamber'in açısından İslam'ı kabul etmesinin ona farz olduğunu iyice idrak edebiliyoruz. Çünkü O, çocuk olsaydı üzerine bir hüküm farz olmazdı; özellikle ki o zaman İslam'ın başlangıcı idi, halkın kendi çocuklarını İslam'ı kabul etmeleri için eğitmelerini gerektiren İslamî bir toplum mevcut değildi. Peygamber o dönemde İslam'ı, bilinç ve şuurla kabullenecek kimselere ihtiyaç duyuyordu.
ali'nin (a.s.) iman edişi
Daha sonra şunları ekliyor:
Eğer biri, "O nasıl bulûğ çağına ermiş olabilirdi oysaki İslam'da erkek çocuğu on beş yaşında bâliğ olabilir" derse cevaben şöyle denilebilir: İslam'da buluğ çağına ermenin en son haddi on beş yaşıdır, çünkü bu yaşta aklı en az olan erkekler bile bâliğ olurlar. Bu son merhalenin ilk ve orta merhalesinin de bulunduğu malumdur. O halde on beş yaşından önce de birinin bulûğ çağına ermesi kabul edilebilir. O Hazret İslam'ı kabul ettiğinde on üç yaşında idi ve bu dönem de bâliğ olmanın ilk merhalesidir.
İskafi sözünün devamında Ehl-i Sünnetin, «Ali (a.s.) Peygamber'in namazını görünce bu amel hakkında Peygamber'den sordu. Peygamber (s.a.v.), "Ya Ali! Bu, Allah'ın dinidir" buyurdu ve daha sonra bunu kabul etmesini Ali'den istedi. Ali b. Ebi Talib (a.s.) "Bunun hakkında bir gece düşünmeme müsaade et" dedi» rivayetini ekleyerek, "böyle bir cevap bir çocuktan beklenmez" söylüyor.[3]
İmam'ın kaç yaşında iman ettiği hususunda, yedi yaşından on altı yaşına kadar muhtelif görüşler var. Yukarıdaki ibarette İbn-i İskafi on üç yaşını kabullenmektedir.[4]
İmam'ın yaşının azaltıp çoğaltması bunun ayrıntılı olarak bilinmemesinden kaynaklanabilir ancak bunun yanı sıra başka bir takım özel amaçların da mevcut olduğu dikkati çekmektedir. Mesela, onun İslam'ı kabul etmesini değersiz göstermek için onu bâliğ olmayan bir çocuk olarak tanıtmaları veya onun cahiliyet dönemi hakkında hiçbir ahdi olmadığı (hatta on üç yaşında olduğunu kabul etsek bile yine durum değişmiyor) neticesini almaları için onu bir çocuk olarak tanıtmaları gibi; aynen yaşını çok göstermede de bunun aksi söylenebilir.
Eğer "evset-ul umuru" (her işte orta yolu) seçmeyi kabul edersek dolayısıyla İskafi'nin sözünü yani, Ali b. Ebi Talib'in (a.s.) on üç yaşı civarında olduğunu kabullenmeliyiz, bilhassa "İnzar vak'asında"[5] yakınlarına yemek vermeği istediğinde yemek hazırlama görevini Ali'ye (a.s.) verdi ve bisetten üç yıl geçtikten sonraki bu vak'ada kesinlikle Ali (a.s.) bu görev kendisinden beklenilecek bir yaşta olmalıydı.
----------------------------------------------------------------------------
[1] "El-Gadir" kitabı, c: 3, s: 221'den itibaren/İmam'ın kendisi birçok yerlerde "Resulullah'a ilk olarak teslim olan, iman eden benim" buyurmuştur. İbn-i Ebil Hadid'in Şerh-i Nehc-ül Belagası, c: 3, s: 258, Beyrut baskısı/veya Resulullah'ın beraberinde ilk namaz kılan benim" –"el-İstîab, c: 2, 458/veya "Halk İslam'a gelmeden yedi yıl önce ben İslam'a yöneldim"– er-Riyaz-un Nazire, c: 2, s: 158.
[2] İbn-i Ebi Ya'li'nin "Tabakat-ul Henabile"si, c: 1, s: 34.
[3] "el-Mi'yaru vel-Müvazene" s: 67'den itibaren, Beyrut basımı, Mahmudî'nin tahkiki.
[4] "el-İmam Ali b. Ebi Talip" Tarih-i Dimeşk'ten çeviri, c: 1, s: 41 ila 46.
[5] Peygamberin, davetini duyurmak için yakın akrabalarını davet etmesi "İnzar Vak'asıyla" meşhurdur, aynı zamanda bu tabir "yakınlarını uyar, korkut" ayetine de işarettir.
source : tebyan